PİR SULTAN ABDAL KİMDİR ?
Pir Sultan Abdal, yedi ulu Alevi ozanlarından biridir. Kişiliğiyle, sanatıyla, direnişiyle günümüzde de güncelliğini ve haklılığını korumaya devam ediyor.
Pir Sultan'ın asıl adı Haydar'dır. Soyu Yemen'den olup Hoy'a yerleştikleri Anadolu'ya göçle birlikte Sivas ili, Yıldızeli ilçesine bağlı Banaz Köyünde doğmuştur. Banaz da bu gün de Pir Sultan'ın olduğu söylenen ev, önünde şairin yaşadığı döneme ait bir söğüt ağacı, ağacın altına, asasına ucuna takıp Horasan'dan getirdiğine inanılan değirmen taşı vardır. Pir Sultan yaz aylarının güzel havalarında bu taşın üzerinde oturup eşiyle sohbet edermiş. Köylüler bu evi, ağacı ve taşı kutsal sayarlar.
Pir Sultan Alevi-Bektaşi tarikatındandır. Tarikata girme arkadaşı yani muhasibi Ali Baba'dır. Bağlandığı Tekke'nin Pir'i ise Ahmet Yesevi'nin Anadolu'ya gönderdiği dervişlerden oturmuş, yani en üst makamlara getirilmiş Şeyh Hasan'dır. Şiirlerinde Peygamber soyundan geldiği söylenmektedir. Alevi-Kızılbaşlar'ın söylentisine göre Hz. Ali torunlarından İmam Zeynel Abidin soyundan ve Can Baba kolundan geldiği söylenmektedir. Kesin doğum ve şahadet tarihi bilinmemekle beraber 1500'lü yıllarda yaşadığı varsayılmaktadır.
Pir Sultan'ın müritleri arasında Sofular Köyünden gelen Hızır isimli bir derviş vardır. Hızır İstanbul'a gider, orada şansı açılır; Paşa ve Beylerbeyi olur. Efsaneye göre Pir Sultan, Hızır'a: 'Gidip okuyacaksın Paşa hatta Vezir olacaksın, fakat beni asmaya geleceksin' der. Ve gerçekten Pir Sultan Osmanlının zulmüne karşı ayaklandığında Paşa olan Hızır isyanı bastırmak görevine tayin olur. Pir Sultan, Sivas'ın Toprak kalesinde tutuklanır ve asılmaya mahkum edilir. Yine efsaneye göre Hızır Paşa, Pir Sultan'nın hayatını kurtarmak için ondan 'ŞAH' kelimesinin geçmediği üç nefes istemiştir. Pir Sultan sazını alıp Şah'ı öven üç nefes söyler, fakat bu övme İran Şah'ı değil Şah-i Merdanı yani Ali'yi kast eder. Pir Sultan asıldı ve Hızır ismi iğrençlikle anıldı.
Hz. Ali 'i öven ve Pir Sultan'ın asılmasına sebep olan nefesler her zaman söylene gelmiştir. İlk önce Pir Sultan şu nefesi söylemiştir.
'Hızır Paşa bizi berdar etmeden
Açılın kapılar Şah'a gidelim
Siyaset günleri gelip yetmeden
Açılın kapılar Şah'a gidelim'
Sonra mahkeme tutanaklarına yazan katibe seslenip,
Kul olayım kalem tutan eline
katip ahvalimi Şah'a böyle yaz
Allahını seversen katip böyle yaz:
Dünü gün olana eylerim niyaz
Umarım yıkılsın şu kanlı Sivas
Katip ahvalimi Şah'a böyle yaz
Pir Sultan üçüncü bir deyişle sözlerini bitirir:
Karşıda görünen ne güzel yayla
bir dem süremedim giderim böyle
Ela gözlü Pirim sen himmet eyle
Ben de bu yayladan Şah'a giderim
Pir Sultan Abdal'ım dünya durulmaz
Gitti giden ömür geri dönülmez
Gözlerimde şah yolundan ayrılmaz
Ben de bu yayladan Şah'a giderim'
Pir Sultan Abdal'ın en büyük özelliği ne pahasına olursa olsun inandığı değerlerden zerre kadar taviz vermemesidir. Bu özelliğini 'Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan' sözünden de anlayabiliriz. Pir Sultan Abdal'ın günümüzde de oldukça akılda kalıcı olan şiirlerinden de halkın önderi, sözcüsü olarak siyasi bir kişiliktir de. Pir Sultan Abdal efsaneleştirilmiş, ayaklanması ve idam edilişi toplumsal koşullara göre güncelleştirilmektedir.
24.1.2. TAPŞIRMASI (MAHLASI)
Şiirlerinde Pir Sultan Abdal tapşırmasını kullanmaktadır. Tarikatta ileri gelenler ''Pir'' denir. Ayrıca tarikatın önde gelenlerine ''Sultan '' da denmektedir. ''Abdal'' sözü ise bir tasavvuf terimidir. Sofilerin inancına göre, insanları tanrı buyruklarına göre yöneten, fakat göze görünmeyen ve ''görünmeyen mevki sahipleri'' diye adlandırılan dört üyeli tanrısal örgütün kutsal üyelerinden birisinin adı ABDAL'dır. Ortaçağ'da Abdallar adını alan bir dervişler topluluğu ortaya çıkmıştır. Bazı sofi ve dervişler Abdal sanını almıştır.
24.1.3. SANATI
Halkın benimsediği, destan kahramanı durumuna getirdiği şairlerin alın yazısını Pir Sultan da paylaşmıştır. Uzmanlar yazmalarda gördükleri ya da ağızdan ağıza sürüp gelen Pir Sultan şiirlerinden hangilerinin gerçekten onun olduğunu, hangilerinin onun adına başkalarınca söylendiğini ayırmakta güçlük çekiyor, çaresiz kalıyorlar. Görünüşe bakılırsa, halkımız Pir Sultan'ın şiirlerini çoğaltma çabasını günümüzde bile sürdürüyor.
On altıncı yüzyılda yazıldığı bilinen bir yazmadaki, genellikle eski yazmalardaki Pir Sultan şiirleriyle sonradan bulunanlar arasında, gerek dil, gerek söyleyiş yönünden büyük ayrılıklar olduğu gerçektir.
Bu durumu göz önünde tutan uzmanlar, Pir Sultan'ın sanatı üzerine konuşurken, özellikle eski yazmalardaki şiirlerinden, onun söylediğine kesin diye bakılan şiirlerden yola çıkıyorlar. Görüşleri söyle özetlenebilir:
Pir Sultan Halk edebiyatı geleneklerinden hiç ayrılmamış, ölçü, uyak, biçim, dil, söyleyiş özellikleriyle, bir halk ozanı görünümünü hep sürdürmüştür.
Şiirlerin genellikle hece ölçüsünün 11'li (4+4+3 ve 6+5) ya da 8'li (4+4 ve 5+3) kalıplarıyla yazmış, arada 7'li kalıbı da kullanmıştır. Aruz ölçüsüyle şiiri yoktur. Yalnız, gene heceyle yazdığı bir şiirinde gazel düzenini denemiştir. Bunun dışında şiirleri hep dörtlükler biçimindedir, koşma ya da semaî biçiminde... Çoğu zaman yarim uyak kullanmış, ses azlığını rediflerle giderme yoluna da sık sık başvurmuştur. Şiirlerinden Pir Sultan'ın saza bağlılığı açıkça anlaşılıyor. İyi bir çalgı ustası olduğu da düşünülebilir.
Konularını yalnızca dinsel inançlardan, mezhep ya da tarikat inançlarından almamış, yaşamın çeşitli yönleri üzerine kesinlikle din dışı şiirler de söylemiştir. Tarikat şiirlerinde ise, Ali, On İki İmam gibi genel konuların yani sıra, kendi kavgasını, yaşadığı günlerdeki çatışmaları, ayrıntılarıyla yansıtmış olması çok ilginçtir. Kurumsal konulara, örnekse Tasavvufun derin sorunlarına girmemiş, yasam karşısında hep somut, hep dışa dönük kalmıştır. İnançlarının, kavgasının yılmak bilmez, sözünü sakınmaz bir propagandacısıdır. Onun şiirlerini okurken Anadolu'nun toplumsal tarihi üzerine bilgiler ediniriz. Devlet düzenini bozukluğunu, mezhep ayrılığından doğan iç kavgaları, bu yüzden Alevîlere yapılan zulümleri, kadıların haram yediğini, müftülerin yalan yanlış fetva verdiğini, Şiilerin karşılaştığı güçlüklerin Sünnî halktan değil, Sünnî Osmanlı Devleti'nden geldiğini öğreniriz. Alevî Türkmenlerin, yönetimi durmadan bozulan, dinsel hoşgörüden uzaklaşan Osmanlılardan nasıl kopup, Mehdî diye, kurtarıcı diye Iran Şahlarına sarıldıklarını, siyasal kaygılara nasıl araç edildiklerini görürüz. Bu bağlanışın altındaki çaresizlikleri, giderek bu bağlanışın yarattığı umut kırıklıklarını sezeriz.
Pir Sultan din dışı konular islerken halk ozanlarının kalıplaşmış sözlerini kullandığı gibi, zaman zaman bunlardan bütünüyle uzaklaşmış köy yaşamını tertemiz, katkısız bir gözlem gücüyle yansıyan şiirler de söylemiştir. İnsan, hayvan, doğa sevgisiyle örülmüş şiirler...
24.1.4. DİL VE DÜŞÜNCE
Düşünce ve duygularını genel olarak rahat ve yapmacıksız olarak söylemiştir. Pir Sultan Abdal, halk edebiyatının kalıplaşmış söylenişini bıraktığı zaman Yunus Emre ve Karacaoğlan gibi büyük bir söyleyiş ustalığına yakın bir ustalık göstermiştir. Pir Sultan Abdal genel olarak kendi çağının konuşma dilini kullanmıştır. İslam kültürünün etkisiyle dilimize giren bazı yabancı sözcüklerin halk ağzında bozularak Türkçeleşmiş biçimlerini yeğlemiştir. Ancak tam anlamıyla İslam kültürünün baskısından kurtulamamıştır. Kimi zaman aynı sözcüğün hem Türkçesini hem Arapçasını kullanmıştır.
Pir Sultan Abdal şiirlerini, halk edebiyatı söyleyiş düzeni içinde kurmuş ; bütün saz şairleri gibi, mecazlı söyleyişe geniş yer vermiştir.
24.1.5. ESERLERİNDEN BAZILARI
Alçakta Yüksekte Alçakta yüksekte yatan erenler Yetisin imdada aldi dert beni Basimi alip hangi yere gideyim Gittigim yerlerde buldu dert beni Oturup benimle ibadet kildi Yalan söyledi de yüzüme güldü Yalin kiliç olup üstüme geldi Çaldi bölük bölük böldü dert beni Üstümüzden gelen boran kis gibi Yavru sahin pençesinde kus gibi Seher çagi bir korkulu düs gibi Çagirta çagirta aldi dert beni Abdal Pîr Sultan'im gönlüm hastadir Kimseye diyemem gönlüm yastadir Bilmem deli oldu bilmem ustadir Söyle bir sevdaya saldi dert beni Sultan Suyu Gibi Çağlayıp Akma Sultan Suyu Gibi Çağlayıp Akma Erilir Gam Yeme Divane Gönül Er Başımda Duman, Dağ Başında Kış Erilir Gam Yeme Divane Gönül Yıkılır Mı Hakk’ın Yaptığı Havuz Şah-ı Merdani' nin, Biz De Kılavuz Üç Günlük Dünyada, şu Yahşi Yavuz Erilir Gam Yeme Divane Gönül Pir Sultan Abdal’ım, Sırdan Sırada Bu İş Böyle Oldu, Kalsın Burada Cümlemiz Niyetlendiği Murada Erilir Gam Yeme Divane Gönül Bugün Yardan Haber Geldi Bugün Yardan Haber Geldi Bir Bir Yandan Bir Bir Yandan Eğildim Bir Buse Aldım Bir Bir Yandan Bir Bir Yandan Güzel Olanı Severler Yanağından Gül Dererler Kulakta Mengiç Küpeler Bir Bir Yandan Bir Bir Yandan Baş Koydum Yarin Dizine Uykular Girmez Gözüme Ağ Ellerin Sür Yüzüme Bir Bir Yandan Bir Bir Yandan Şekerden Şerbet Ezerler İnce Tülbentten Süzerler Dört Yanım Almış Güzeller Bir Bir Yandan Bir Bir Yandan Pir Sultanım Gel Yanıma Seni Sarayım Canıma Dola Kolların Boynuma Bir Bir Yandan Bir Bir Yandan Bilene Danış Bilirim Bilirim Dersin Bilene Danış Danışan Dağları(Hey Dost) Aşar Mı Aşar Danışmadan Yola Çıksa Bir Kişi Akıbet Yolundan(Hey Dost) Şaşar Mı Şaşar Cahile Irak Ol Kamile Yakın Bir Mana Söyleyim(Hey Dost) Darılma Sakın Hasmın Karıncaysa Merdane Takın Ummadık Taş Başa (Hey Dost) Düşer Mi Düşer Pir Sultan Abdalım Böyle Mi Olur Kişi Ettiğini(Hey Dost) Elbette Bulur Yırtıcı Kuşların Ömrü Tez Olur Zararsız Akbaba(Hey Dost) Yaşar Mı Yaşar Bu Yıl Bu Dağların Karı Erimez Bu Yıl Bu Dağların Karı Erimez Eser Bâd-ı Sabâ Yel Bozuk Bozuk Türkmen Kalkıp Yaylasına Yürümez Yıkılmış Aşiret İl Bozuk Bozuk Kızılırmak Gibi Çağladım Aktım El Vurdum Göğsümün Bendini Yıktım Gül Yüzlü Cerenin Bağına Çıktım Girdim Bahçesine Gül Bozuk Bozuk Elim Tutmaz Güllerini Dermeye Dilim Tutmaz Hasta Hâlin Sormaya Dört Cevabin Mânasını Vermeye Sazım Düzen Tutmaz Tel Bozuk Bozuk Pir Sultan'ım Yaratıldım Kul Diye Zalim Paşa Elinden Mi Öl Diye Dostum Beni Ismarlamış Gel Diye Gideceğim Amma Yol Bozuk Bozuk | Gurbet Elde Gurbet elde bir hal geldi başıma, Ağlama gözlerim Mevlâ kerimdir. Derman arar iken derde düş oldum, Ağlama gözlerim Mevlâ kerimdir. Hüma kuşu suya düştü ölmedi, Dünya Sultan Süleyman'a kalmadı. Dedim yâre gidem nasip olmadı, Ağlama gözlerim Mevlâ kerimdir. Kağıda yazarlar ufak yazılar, Anasız olur mu körpe kuzular. Yürek yaralıdır, ciğer sızılar, Ağlama gözlerim Mevlâ kerimdir. Pir Sultan Abdal'ım böyle buyurdu, Ayrılık donları biçti giydirdi. Ben ayrılmaz idim felek ayırdı Ağlama gözlerim Mevlâ kerimdir. Kul Olayım Kalem Tutan Ellere Kul Olayım Kalem Tutan Ellere, Kâtip Arzuhalim Yaz Yare Böyle. Sekerler Ezeyim Şirin Dillere, Kâtip Arzuhalim Yaz Yare Böyle. Güzelim Ey Güzelim Ey Güzelim Ey Ey. Sivas Ellerinde Sazım Çalınır, Çamlı Beller Bölük Bölük Bölünür. Yardan Ayrılmışam Bağrım Delinir, Kâtip Arzuhalim Yaz Yare Böyle. Güzelim Ey Güzelim Ey Güzelim Ey Ey. Pir Sultan Abdal’ım Ey Hızır Paşa, Gör Ki Neler Gelir Sağ Olan Basa. Beni Hasret Koydun Kavim Kardaşa, Kâtip Arzuhalim Yaz Yare Böyle. Güzelim Ey Güzelim Ey Güzelim Ey Ey. Dostun Bahçesine Bir Hoyrat Girmiş Dostun Bahçesine Bir Hoyrat Girmiş Korudur Da Benli Dilber Korudur Gülünü Dererken Dalını Kırmış Kurudur Da Benli Dilber Kurudur Neredesin De Dudu Dillim Nerede Neredesinde Kömür Gözlüm Nerede Bu Meydanda Serilir Postumuz Çok Şükür Mevlaya Gördük Dostumuz Bir Gün Kara Toprak Örter Üstümüz Çürüdür De Benli Dilber Çürüdür Neredesin De Dudu Dillim Nerede Neredesinde Kömür Gözlüm Nerede Pir Sultan Abdal’ım Başımdan Başlar İyisini Korda Kemini Taşlar Bin Çiçekten Bir Kovana Bal İşler Arıdır Da Benli Dilber Arıdır Neredesin De Dudu Dillim Nerede Neredesinde Kömür Gözlüm Nerede Gelmiş İken Bir Habercik Sorayım Gelmiş İken Bir Habercik Sorayım Niçin Gitmez Yıldız Dağı Dumanın Gerçek Erenlere Yüzler Süreyim Niçin Gitmez Yıldız Dağı Dumanın Alçağında Al Kırmızı Taşın Var Yükseğinde Turnaların Sesi Var Ben De Bilmem Ne Talihsiz Başın Var Niçin Gitmez Yıldız Dağı Dumanın Benim Şah'ım Al Kırmızı Bürünür Dost Yüzün Görmeyen Düşman Bilinir Yücesinden Şah'ın İli Görünür Niçin Gitmez Yıldızdağı Dumanın El Ettiler Turnalar Bazlara Dağlar Yeşillendi Döndü Yazlara Çiğdemler Taşınsın Söylen Kızlara Niçin Gitmez Yıldız Dağı Dumanın Şah'ın Bahçesinde Gonca Gül Biter Anda Garip Garip Bülbüller Öter Bunda Ayrılık Var Ölümden Beter Niçin Gitmez Yıldız Dağı Dumanın Ben De Bildim Su Dağların Sahisin Gerçek Erenlerin Nazar gahısın Abdal Pir Sultan’ın Seyran gâhısın Niçin Gitmez Yıldız Dağı Dumanın |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder