HOŞGELDİNİZ

Aradığınız konularda size yardımcı olabildiysem ne mutlu

Bu Blogda Ara

16 Ekim 2010 Cumartesi

PİR SULTAN ABDAL

PİR  SULTAN  ABDAL  KİMDİR ?
Pir Sultan Abdal, yedi ulu Alevi ozanlarından biridir. Kişiliğiyle, sanatıyla, direnişiyle günümüzde de güncelliğini ve haklılığını korumaya devam ediyor.
Pir Sultan'ın asıl adı Haydar'dır. Soyu Yemen'den olup Hoy'a yerleştikleri Anadolu'ya göçle birlikte Sivas ili, Yıldızeli ilçesine bağlı Banaz Köyünde doğmuştur. Banaz da bu gün de Pir Sultan'ın olduğu söylenen ev,  önünde şairin yaşadığı döneme ait  bir söğüt ağacı, ağacın altına, asasına ucuna takıp Horasan'dan getirdiğine inanılan değirmen taşı vardır. Pir Sultan yaz aylarının güzel havalarında bu taşın üzerinde oturup eşiyle sohbet edermiş. Köylüler bu evi, ağacı ve taşı kutsal sayarlar.
Pir Sultan Alevi-Bektaşi tarikatındandır. Tarikata girme arkadaşı yani muhasibi Ali Baba'dır. Bağlandığı Tekke'nin Pir'i ise Ahmet Yesevi'nin Anadolu'ya gönderdiği dervişlerden oturmuş, yani en üst makamlara getirilmiş Şeyh Hasan'dır. Şiirlerinde Peygamber soyundan geldiği söylenmektedir. Alevi-Kızılbaşlar'ın söylentisine göre Hz. Ali torunlarından İmam Zeynel Abidin soyundan ve Can Baba kolundan geldiği söylenmektedir. Kesin doğum ve şahadet tarihi bilinmemekle beraber 1500'lü yıllarda yaşadığı varsayılmaktadır.
Pir Sultan'ın müritleri arasında Sofular Köyünden gelen Hızır isimli bir derviş vardır. Hızır İstanbul'a gider, orada şansı açılır;  Paşa ve Beylerbeyi olur. Efsaneye göre Pir Sultan, Hızır'a: 'Gidip okuyacaksın Paşa hatta Vezir olacaksın, fakat beni asmaya geleceksin' der. Ve gerçekten  Pir Sultan Osmanlının zulmüne karşı ayaklandığında  Paşa olan Hızır isyanı bastırmak görevine tayin olur. Pir Sultan, Sivas'ın Toprak kalesinde tutuklanır  ve asılmaya mahkum edilir. Yine efsaneye göre Hızır Paşa, Pir Sultan'nın hayatını kurtarmak için ondan 'ŞAH' kelimesinin geçmediği üç nefes istemiştir. Pir Sultan sazını alıp Şah'ı öven üç nefes söyler, fakat bu övme İran Şah'ı değil Şah-i Merdanı yani Ali'yi kast eder. Pir Sultan asıldı ve Hızır ismi iğrençlikle anıldı.
Hz. Ali 'i öven ve Pir Sultan'ın asılmasına sebep olan nefesler her zaman söylene gelmiştir. İlk önce Pir Sultan şu nefesi söylemiştir.

            'Hızır Paşa bizi berdar etmeden
            Açılın kapılar Şah'a gidelim
            Siyaset günleri gelip yetmeden
            Açılın kapılar Şah'a gidelim'

Sonra mahkeme tutanaklarına yazan katibe seslenip,

            Kul olayım kalem tutan eline
             katip ahvalimi Şah'a böyle yaz
            Allahını seversen katip böyle yaz:
            Dünü gün olana eylerim niyaz
            Umarım yıkılsın şu kanlı Sivas
            Katip ahvalimi Şah'a böyle yaz

Pir Sultan üçüncü bir deyişle sözlerini bitirir:

            Karşıda görünen ne güzel yayla
            bir dem süremedim giderim böyle
            Ela gözlü Pirim sen himmet eyle 
            Ben de bu yayladan Şah'a giderim
            Pir Sultan Abdal'ım dünya durulmaz
            Gitti giden ömür geri dönülmez
            Gözlerimde şah yolundan ayrılmaz
            Ben de bu yayladan Şah'a giderim'

Pir Sultan Abdal'ın en büyük özelliği ne pahasına olursa olsun inandığı değerlerden zerre kadar taviz vermemesidir. Bu özelliğini  'Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan' sözünden de anlayabiliriz. Pir Sultan Abdal'ın günümüzde de oldukça akılda kalıcı olan şiirlerinden de                                                                                                  halkın önderi, sözcüsü olarak siyasi bir kişiliktir de. Pir Sultan Abdal efsaneleştirilmiş, ayaklanması ve idam edilişi toplumsal koşullara göre güncelleştirilmektedir.
24.1.2. TAPŞIRMASI  (MAHLASI)
Şiirlerinde Pir Sultan Abdal tapşırmasını kullanmaktadır. Tarikatta ileri gelenler ''Pir'' denir. Ayrıca tarikatın önde gelenlerine ''Sultan '' da denmektedir. ''Abdal'' sözü ise bir tasavvuf terimidir. Sofilerin inancına göre, insanları tanrı buyruklarına göre yöneten, fakat göze görünmeyen ve ''görünmeyen mevki sahipleri'' diye adlandırılan dört üyeli tanrısal örgütün kutsal üyelerinden birisinin adı ABDAL'dır. Ortaçağ'da Abdallar adını alan bir dervişler topluluğu ortaya çıkmıştır. Bazı sofi ve dervişler Abdal sanını almıştır.
24.1.3. SANATI
Halkın benimsediği, destan kahramanı durumuna getirdiği şairlerin alın yazısını Pir Sultan da paylaşmıştır. Uzmanlar yazmalarda gördükleri ya da ağızdan ağıza sürüp gelen Pir Sultan şiirlerinden hangilerinin gerçekten onun olduğunu, hangilerinin onun adına başkalarınca söylendiğini ayırmakta güçlük çekiyor, çaresiz kalıyorlar. Görünüşe bakılırsa, halkımız Pir Sultan'ın şiirlerini çoğaltma çabasını günümüzde bile sürdürüyor.
On altıncı yüzyılda yazıldığı bilinen bir yazmadaki, genellikle eski yazmalardaki Pir Sultan şiirleriyle sonradan bulunanlar arasında, gerek dil, gerek söyleyiş yönünden büyük ayrılıklar olduğu gerçektir.
Bu durumu göz önünde tutan uzmanlar, Pir Sultan'ın sanatı üzerine konuşurken, özellikle eski yazmalardaki şiirlerinden, onun söylediğine kesin diye bakılan şiirlerden yola çıkıyorlar. Görüşleri söyle özetlenebilir:


Pir Sultan Halk edebiyatı geleneklerinden hiç ayrılmamış, ölçü, uyak, biçim, dil, söyleyiş özellikleriyle, bir halk ozanı görünümünü hep sürdürmüştür.
Şiirlerin genellikle hece ölçüsünün 11'li (4+4+3 ve 6+5) ya da 8'li (4+4 ve 5+3) kalıplarıyla yazmış, arada 7'li kalıbı da kullanmıştır. Aruz ölçüsüyle şiiri yoktur. Yalnız, gene heceyle yazdığı bir şiirinde gazel düzenini denemiştir. Bunun dışında şiirleri hep dörtlükler biçimindedir, koşma ya da semaî biçiminde... Çoğu zaman yarim uyak kullanmış, ses azlığını rediflerle giderme yoluna da sık sık başvurmuştur. Şiirlerinden Pir Sultan'ın saza bağlılığı açıkça anlaşılıyor. İyi bir çalgı ustası olduğu da düşünülebilir. 
Konularını yalnızca dinsel inançlardan, mezhep ya da tarikat inançlarından almamış, yaşamın çeşitli yönleri üzerine kesinlikle din dışı şiirler de söylemiştir. Tarikat şiirlerinde ise, Ali, On İki İmam gibi genel konuların yani sıra, kendi kavgasını, yaşadığı günlerdeki çatışmaları, ayrıntılarıyla yansıtmış olması çok ilginçtir. Kurumsal konulara, örnekse Tasavvufun derin sorunlarına girmemiş, yasam karşısında hep somut, hep dışa dönük kalmıştır. İnançlarının, kavgasının yılmak bilmez, sözünü sakınmaz bir propagandacısıdır.  Onun şiirlerini okurken Anadolu'nun toplumsal tarihi üzerine bilgiler ediniriz. Devlet düzenini bozukluğunu, mezhep ayrılığından doğan iç kavgaları, bu yüzden Alevîlere yapılan zulümleri, kadıların haram yediğini, müftülerin yalan yanlış fetva verdiğini, Şiilerin karşılaştığı güçlüklerin Sünnî halktan değil, Sünnî Osmanlı Devleti'nden geldiğini öğreniriz. Alevî Türkmenlerin, yönetimi durmadan bozulan, dinsel hoşgörüden uzaklaşan Osmanlılardan nasıl kopup, Mehdî diye, kurtarıcı diye Iran Şahlarına sarıldıklarını, siyasal kaygılara nasıl araç edildiklerini görürüz. Bu bağlanışın altındaki çaresizlikleri, giderek bu bağlanışın yarattığı umut kırıklıklarını sezeriz.
Pir Sultan din dışı konular islerken halk ozanlarının kalıplaşmış sözlerini kullandığı gibi, zaman zaman bunlardan bütünüyle uzaklaşmış köy yaşamını tertemiz, katkısız bir gözlem gücüyle yansıyan şiirler de söylemiştir. İnsan, hayvan, doğa sevgisiyle örülmüş şiirler...

   24.1.4. DİL VE DÜŞÜNCE
 Düşünce ve duygularını genel olarak rahat ve yapmacıksız olarak söylemiştir. Pir Sultan Abdal, halk edebiyatının kalıplaşmış söylenişini bıraktığı zaman Yunus Emre ve Karacaoğlan gibi büyük bir söyleyiş ustalığına yakın bir ustalık göstermiştir. Pir Sultan Abdal genel olarak kendi çağının konuşma dilini kullanmıştır. İslam kültürünün etkisiyle dilimize giren bazı yabancı sözcüklerin halk ağzında bozularak Türkçeleşmiş biçimlerini yeğlemiştir. Ancak tam anlamıyla İslam kültürünün baskısından kurtulamamıştır. Kimi zaman aynı sözcüğün hem Türkçesini hem Arapçasını kullanmıştır.
Pir Sultan Abdal şiirlerini, halk edebiyatı söyleyiş düzeni içinde kurmuş ; bütün saz şairleri gibi, mecazlı söyleyişe geniş yer vermiştir.
24.1.5. ESERLERİNDEN BAZILARI
Alçakta Yüksekte

Alçakta yüksekte yatan erenler
Yetisin imdada aldi dert beni
Basimi alip hangi yere gideyim
Gittigim yerlerde buldu dert beni

Oturup benimle ibadet kildi
Yalan söyledi de yüzüme güldü
Yalin kiliç olup üstüme geldi
Çaldi bölük bölük böldü dert beni

Üstümüzden gelen boran kis gibi
Yavru sahin pençesinde kus gibi
Seher çagi bir korkulu düs gibi
Çagirta çagirta aldi dert beni

Abdal Pîr Sultan'im gönlüm hastadir
Kimseye diyemem gönlüm yastadir
Bilmem deli oldu bilmem ustadir
Söyle bir sevdaya saldi dert beni


Sultan Suyu Gibi Çağlayıp Akma

Sultan Suyu Gibi Çağlayıp Akma
Erilir Gam Yeme Divane Gönül
Er Başımda Duman, Dağ Başında Kış
Erilir Gam Yeme Divane Gönül

Yıkılır Mı Hakk’ın Yaptığı Havuz
Şah-ı Merdani' nin, Biz De Kılavuz
Üç Günlük Dünyada, şu Yahşi Yavuz
Erilir Gam Yeme Divane Gönül

Pir Sultan Abdal’ım, Sırdan Sırada
Bu İş Böyle Oldu, Kalsın Burada
Cümlemiz Niyetlendiği Murada
Erilir Gam Yeme Divane Gönül 


Bugün Yardan Haber Geldi

Bugün Yardan Haber Geldi
Bir Bir Yandan Bir Bir Yandan
Eğildim Bir Buse Aldım
Bir Bir Yandan Bir Bir Yandan

Güzel Olanı Severler
Yanağından Gül Dererler
Kulakta Mengiç Küpeler
Bir Bir Yandan Bir Bir Yandan

Baş Koydum Yarin Dizine
Uykular Girmez Gözüme
Ağ Ellerin Sür Yüzüme
Bir Bir Yandan Bir Bir Yandan

Şekerden Şerbet Ezerler
İnce Tülbentten Süzerler
Dört Yanım Almış Güzeller
Bir Bir Yandan Bir Bir Yandan

Pir Sultanım Gel Yanıma
Seni Sarayım Canıma
Dola Kolların Boynuma
Bir Bir Yandan Bir Bir Yandan



Bilene Danış

Bilirim Bilirim Dersin Bilene Danış
Danışan Dağları(Hey Dost) Aşar Mı Aşar
Danışmadan Yola Çıksa Bir Kişi
Akıbet Yolundan(Hey Dost) Şaşar Mı Şaşar

Cahile Irak Ol Kamile Yakın
Bir Mana Söyleyim(Hey Dost) Darılma Sakın
Hasmın Karıncaysa Merdane Takın
Ummadık Taş Başa (Hey Dost) Düşer Mi Düşer

Pir Sultan Abdalım Böyle Mi Olur
Kişi Ettiğini(Hey Dost) Elbette Bulur
Yırtıcı Kuşların Ömrü Tez Olur
Zararsız Akbaba(Hey Dost) Yaşar Mı Yaşar



Bu Yıl Bu Dağların Karı Erimez

Bu Yıl Bu Dağların Karı Erimez
Eser Bâd-ı Sabâ Yel Bozuk Bozuk
Türkmen Kalkıp Yaylasına Yürümez
Yıkılmış Aşiret İl Bozuk Bozuk

Kızılırmak Gibi Çağladım Aktım
El Vurdum Göğsümün Bendini Yıktım
Gül Yüzlü Cerenin Bağına Çıktım
Girdim Bahçesine Gül Bozuk Bozuk

Elim Tutmaz Güllerini Dermeye
Dilim Tutmaz Hasta Hâlin Sormaya
Dört Cevabin Mânasını Vermeye
Sazım Düzen Tutmaz Tel Bozuk Bozuk

Pir Sultan'ım Yaratıldım Kul Diye
Zalim Paşa Elinden Mi Öl Diye
Dostum Beni Ismarlamış Gel Diye
Gideceğim Amma Yol Bozuk Bozuk 
Gurbet Elde

Gurbet elde bir hal geldi başıma,
Ağlama gözlerim Mevlâ kerimdir.
Derman arar iken derde düş oldum,
Ağlama gözlerim Mevlâ kerimdir.

Hüma kuşu suya düştü ölmedi,
Dünya Sultan Süleyman'a kalmadı.
Dedim yâre gidem nasip olmadı,
Ağlama gözlerim Mevlâ kerimdir.

Kağıda yazarlar ufak yazılar,
Anasız olur mu körpe kuzular.
Yürek yaralıdır, ciğer sızılar,
Ağlama gözlerim Mevlâ kerimdir.

Pir Sultan Abdal'ım böyle buyurdu,
Ayrılık donları biçti giydirdi.
Ben ayrılmaz idim felek ayırdı
Ağlama gözlerim Mevlâ kerimdir.


Kul Olayım Kalem Tutan Ellere

Kul Olayım Kalem Tutan Ellere,
Kâtip Arzuhalim Yaz Yare Böyle.
Sekerler Ezeyim Şirin Dillere,
Kâtip Arzuhalim Yaz Yare Böyle.
Güzelim Ey Güzelim Ey Güzelim Ey Ey.

Sivas Ellerinde Sazım Çalınır,
Çamlı Beller Bölük Bölük Bölünür.
Yardan Ayrılmışam Bağrım Delinir,
Kâtip Arzuhalim Yaz Yare Böyle.
Güzelim Ey Güzelim Ey Güzelim Ey Ey.

Pir Sultan Abdal’ım Ey Hızır Paşa,
Gör Ki Neler Gelir Sağ Olan Basa.
Beni Hasret Koydun Kavim Kardaşa,
Kâtip Arzuhalim Yaz Yare Böyle.
Güzelim Ey Güzelim Ey Güzelim Ey Ey.

Dostun Bahçesine Bir Hoyrat Girmiş

Dostun Bahçesine Bir Hoyrat Girmiş
Korudur Da Benli Dilber Korudur
Gülünü Dererken Dalını Kırmış
Kurudur Da Benli Dilber Kurudur
Neredesin De Dudu Dillim Nerede
Neredesinde Kömür Gözlüm Nerede

Bu Meydanda Serilir Postumuz
Çok Şükür Mevlaya Gördük Dostumuz
Bir Gün Kara Toprak Örter Üstümüz
Çürüdür De Benli Dilber Çürüdür
Neredesin De Dudu Dillim Nerede
Neredesinde Kömür Gözlüm Nerede

Pir Sultan Abdal’ım Başımdan Başlar
İyisini Korda Kemini Taşlar
Bin Çiçekten Bir Kovana Bal İşler
Arıdır Da Benli Dilber Arıdır
Neredesin De Dudu Dillim Nerede
Neredesinde Kömür Gözlüm Nerede

Gelmiş İken Bir Habercik Sorayım

Gelmiş İken Bir Habercik Sorayım
Niçin Gitmez Yıldız Dağı Dumanın
Gerçek Erenlere Yüzler Süreyim
Niçin Gitmez Yıldız Dağı Dumanın

Alçağında Al Kırmızı Taşın Var
Yükseğinde Turnaların Sesi Var
Ben De Bilmem Ne Talihsiz Başın Var
Niçin Gitmez Yıldız Dağı Dumanın

Benim Şah'ım Al Kırmızı Bürünür
Dost Yüzün Görmeyen Düşman Bilinir
Yücesinden Şah'ın İli Görünür
Niçin Gitmez Yıldızdağı Dumanın

El Ettiler Turnalar Bazlara
Dağlar Yeşillendi Döndü Yazlara
Çiğdemler Taşınsın Söylen Kızlara
Niçin Gitmez Yıldız Dağı Dumanın

Şah'ın Bahçesinde Gonca Gül Biter
Anda Garip Garip Bülbüller Öter
Bunda Ayrılık Var Ölümden Beter
Niçin Gitmez Yıldız Dağı Dumanın Ben De Bildim Su Dağların Sahisin
Gerçek Erenlerin Nazar gahısın
Abdal Pir Sultan’ın Seyran gâhısın
Niçin Gitmez Yıldız Dağı Dumanın  


Hiç yorum yok: