HOŞGELDİNİZ

Aradığınız konularda size yardımcı olabildiysem ne mutlu

Bu Blogda Ara

16 Ekim 2010 Cumartesi

SÜNNET

Sünnet kelimesi, “âdet, yol, davranış” anlamlarına gelen Arapça kökenli bir sözcüktür. Sözlükte hem bu ameliyat anlamında, hem ehlisünnet anlamında, hem hadis anlamında kullanılmaktadır.
 Sünnet adeti bize, Peygamber Hazret-i İbrahim'den gelmiştir. İbrahim 80 yaşında iken Şam vilayetine bağlı KADDUM köyünde kendi kendini sünnet etmiştir. Bir rivayete göre de 120 veya 70 yaşlarında sünnet olduğuna dair bazı kayıtlar vardır İslamiyet`in ortaya çıkışından sonra da Hz. Muhammed tarafından, Hz. İbrahim'den geldiği ve faydalı olduğu için Müslüman`lara da tatbiki uygun görülerek devam ettirilmiştir. Şimdi her Müslüman, çocuğunu, bu İslâmî akidelere uyarak sünnet ettirmektedir... Buna "hitan" da deniliyor. Esasen "hitan" sünnettir. Ebu Eyyub-i Ensarî'den rivayet edilmiştir ki, şunlar Peygamberimizin sünnetleri arasındadır: Hitan, misvak kullanmak, nikahlanmak, koku sürmek. Eskiden daha çok "Hitan Cemiyeti" diye anılan bu geleneğe şimdi "Sünnet Düğünü" veya "Sünnet Şenlikleri" deniliyor. Türk Milleti'nin çeşitli vesilelerle yaptıkları törenler arasındasünnet törenlerine geniş yer verildiğini görüyoruz. Hatta bu törenler SÛRNÂME adı verilen kitaplar şekline bile dönüşmüştür.Sünnet, Müslümanlar ve Yahudiler arasında olduğu kadar, Mısırlılar, Edomiler, Muābıtlar ve Ammoniler gibi eski kavimlerde de uygulanmış olan bir törendir.
Peygamberlerin sünnetli doğuşları, sünnet'in İslamiyet`te kazandığı önemi ortaya koymaktadır.
Türk kültüründe sünnet hem dini, hem de geleneksel bir görev olarak görülmektedir. Dinsel ve töresel işlemler içerisinde en katısı ve en yaygın olanı sünnet geleneğidir. Hiçbir anne ve baba bu köklü geleneğin dışında kalmak istemez.
Belli nedenlerle sünnetleri gecikmiş delikanlılar bunun tedirginliğini yaşamaktadırlar. Yaşı gelip geçtiği halde sünnet olmayan kişilere aşağılayıcı ve kınayıcı tutum ve davranışlar oldukça yaygındır. Bu konuda köklü bir geleneğin yaptırım gücü yoğun bir biçimde geçmişte olduğu gibi günümüzde de işlemektedir. Erkek çocukların buluğ çağına girmeden sünnet edilmeleri, tüm İslam ülkelerinde dinsel bir gerektir. Anadolu'da çocuğun 3- 5- 7 gibi tek yaşlarda sünnet edilmesine özen gösterilir. Maddi durumu yerinde olanlar kendi çocukları ile birlikte fakir çocukları da sünnet ettirirler ve hepsine birden sünnet kıyafetleri alıp sünnet düğünü yaptırırlar. Sünnet düğünü sünnetten bir kaç gün önce başlar, çocuk sünnet kıyafetleri giyip arkadaşlarıyla birlikte araba, fayton ya da ata bindirilip gezdirilir. kıyafetleri için iki önemli aksesuar, başa giyilen takkesi ve çapraz olarak elbisenin önüne takılan "Maşallah" yazılı kumaş şerittir. Sünnet düğünü olacak çocuk bir hafta önce akraba ve eş dosta götürülerek el öptürülür ve sünnet davetiyesi bırakılır.                                     Sünnet davetiyesi özenle seçilir. İstanbul'da çocuğun sünnet düğünü öncesi Eyüp Sultan'a götürülmesi, ailenin durumu uygunsa kurban kesilmesi bugün de rastlanan bir gelenektir. Anadolu'nun hemen her yöresinde sünnet "ilk mürüvvet olarak kabul edildiğinden ailenin durumuna göre küçük bir tören ya da düğün yapılır. Sünnetin olacağı gün akraba ve yakınlar davet edilir, sağdıç ya da çocuğun yakınlarından biri çocuğu tutar "oldu da bitti maşallah sözleri, çalgılar ve çocuğun ilgisini dağıtmak için yapılan gürültüler eşliğinde sünnet gerçekleştirilir. Bu sırada çocuğun ağzına lokum verilir; yatağına yatırdıktan sonra kukla, hokkabaz, karagöz gösterileri başlar, çalgılar çalınır. Sünnet çocuğuna düğüne katılanlar çeşitli armağanlar verir ya da yastığının altına para koyarlar. Sünnet'ten bir kaç gün sonra mevlüt okutmak da yaygın geleneklerdendir. Eskiden sünneti daha çok hocalar yaparlardı, ilkin kuran okunur, daha sonra çocuk sünnet edilirdi. Hocaya armağan olarak bir kalıp sabun, havlu, bir kutu şeker ve para verilirdi. İlkin çocuğa, daha sonra konuklara gülsuyu kokulu şerbetler ikram edilirdi. Saraylarda yapılan sünnet düğünü çok gösterişli olurdu. Bunların en büyükleri 3. Murat ve 3. Ahmet döneminde yapıldı.
Doğru ve sağlıklı bir cinsel yaşamın doğru ve sağlıklı bir sünnetten geçtiğine dikkat çekilen, sünnetin uygun olmayan kişiler tarafından, uygun olmayan koşullarda yapılması sonucunda; enfeksiyon ve kanama, kötü yara iyileşmesi, şekil ve fonksiyon bozukluğu, mükerrer cerrahi girişimlere gereksinim gösterebilen idrar yolu darlığı, penisin tam kaybı, kan yoluyla bulaşan B ve C tipi hepatitler ve AIDS, sünnet sırasındaki korku ve ilişkili olabilen ileri yaşlardaki psikolojik davranış bozuklukları, doğru ve sağlıklı olmayan cinsel yaşam sorunları ortaya çıktığı belirtildi.
Çocukların erkekliğe ilk adım attıkları günün, onların ömür boyu unutamayacakları güzellikte olması gerektiği ancak kimi zaman bu günün çocuklar için acı, kanama, korku, panik ve stres oluşturduğu, bunun nedeninin de sünnet çocuğunun kıyafetlerine, tören salonuna ve hatta ikramlara gösterilen seçiciliğin ve özenin, sünnet işlemine gösterilmemesine bağlandı.
Sünnet geleneği genel olarak;
1)      Sünnet çocuğunun yaşı ve sünnet zamanı,
2)      Tören ya da düğün hazırlığı,
3)      Çocuğun hazırlanması,
4)      Sünnet işlemi ve sünnetçi
5)      Hediye-armağan gibi alt konu başlıkları altında incelenmektedir.
21.1.1. SÜNNET ÇOCUĞUNUN YAŞI VE SÜNNET ZAMANI
Sünnet çocuğunun yaşı ve töreninin mevsimi konusunda kesin bir kural yoktur. Çocuklar çoğunlukla okul çağına yakın veya ilkokul yıllarında ergenlik çağına girmeden sünnet edilmektedirler. Ancak son zamanlar da büyük kentlerde kimi anne babalar çocuklarını doğumdan hemen sonra hastanede sünnet ettirmektedirler. Bu çok erken sünnetten amaç çocuğa bilinçli olarak acı çekmesini ve korkmasını önlemektir. Bu türden erken sünnet uygulamalarına geleneksel kesimde rastlanmamaktadır. Sünnet toplumsal yapı içerisinde birçok işlevi üstlenmenin yanı sıra; görkemli bir sünnet töreniyle aile hem üyesi bulunduğu grup içerisindeki saygınlığını artırır hem de çocuğunun mürüvvetini görür. Anadolu’da çocuğun bakımı, sünneti, evlendirilmesi anne babanın boynuna borçtur.
Yoksul ya da öksüz çocukların sünnetini varlıklı kimseler veya akrabalar kendi çocuklarıyla birlikte yaptırmaktadırlar. Bu görevi kimi grupların yardım derneklerinin de üstlendiği görülmektedir. Sünnet zamanı ve mevsimi olarak da en çok ilkbahar, yaz ve sonbahar mevsimi seçilmektedir. Günümüzde, özellikle kentlerde sünnet düğünü ya da töreni için Cumartesi ve Pazar günleri seçilmektedir. Geçmişte Cuma günlerinin tatil olması ve Cuma gününün uğurlu sayılması nedeniyle sünnetler daha çok Perşembe günleri yapılmaktaydı.
21.1.2. TÖREN YA DA DÜĞÜN HAZIRLIĞI
Sünnet, çocukluk döneminde bir erkek çocuğunun başından geçebilecek en önemli olaylardan biridir. Çocuğun yakınlarının ve arkadaşlarının, sünnet hakkında onu korkutmak için söyledikleri asılsız ve abartılı sözler, onda büyük bir korku yaratmış olabilir. Bu nedenle çocuk sünnetten önce psikolojik olarak mutlaka hazırlanmalıdır, yani çocuk gaza getirilmelidir, örneğin; erkek olacak benim oğlum, sünnet ol sana bisiklet alacağım gibi cesaret ve vaat içerikli birçok cümle söylenir.
Aile çocuklarının yaşı ve ekonomik durumuna göre çocuklarını sünnet ettireceği zamanı yaklaşık iki ay önceden belirleyerek hazırlıklara başlar. Aile düğün gününü belirledikten sonra bir hafta on gün öncesinden konuklara haber verir. Bu duyuru;
1)Okuyucu elçi göndererek,
2)Davetiye bastırarak dağıtılmak üzere iki biçimde yapılmaktadır. Geleneksel kesimlerde düğüne fazla kişi çağrılmasına özen gösterilmektedir.
21.1.3. ÇOCUĞUN HAZIRLANMASI
Çocuk törenden birkaç gün öncesinden hazırlanmaya başlanır. Aslında çocuk çok daha önceden psikolojik olarak hem sünnet olma sevincine hem de korkusuna girmektedir. Geleneksel eğitimle anne ve babalar çocuklarını bu önemli geçiş pratiğine aylar öncesinden hazırlamaya başlamaktadır. Sünnet giysisi tören hazırlıklarının en önemli bölümünü oluşturmaktadır. Şehirlerde varlıklı aileler, çocuklarını mücevherlerle süslemekte,kent merkezlerinde ön tarafında “Maşallah” işlemeli açık mavi bir başlık geleneğin en yaygın giyim öğesini oluşturmaktadır.Köylerde ise sünnet çocukları yeni elbiseler giymekte; boyun ve omuzlara çevre ve yağlık asılmakta,şapkanın arkasından ise gelin teli sarkıtılmaktadır. Sünnet çocukları, sünnetten birkaç gün önce veya aynı gün ata, arabaya, otomobile bindirilerek dolaştırılmakta bu geziye mahallenin öteki çocukları da katılmaktadır böylece çocuğun sünnet edileceği bu gezintiyle de halka duyurulmaktadır.
21.1.3.1. SÜNNET KIYAFETİ
Çocuğun sünnet giysisi hazır satılan veya diktirilen beyaz ceket ve pantolondur. Bu giysiye üzerinde maşallah yazan bir kuşak takılır. Çocuğun sırtına da kırmızı veya mavi pelerin atılır veya kurdele takılır, başına taç konur.
21.1.4. SÜNNET İŞLEMİ VE SÜNNETÇİ
Sünnet işlemi cinsel organın uç kısmındaki derinin çepeçevre kesilmesinden ibarettir. Çocuk varsa kirvesinin kucağına yoksa bir yakınının kucağına oturtularak bacaklarının iki yana açılması sağlanmakta, kucağına oturduğu kişi çocuğun kollarını sıkı sıkı tutmaktadır. Bu sırada çocuğa korkmaması için yüreklendirici, erkekliği vurgulayıcı sözler söylenmektedir.
Kesilmeden önce ve kesilme sırasında; “Allahu ekber Allahu ekber” denilerek tekbir getirilmekte, ayrıca “oldu da bitti maşallah” diye çok bilinen ve yaygın olarak bilinen tekerleme de söylenmektedir.
Sünnet yani kesme işlemini yerine getirenin genel adı sünnetçidir. Bununla beraber; Orta Anadolu ve Doğu Anadolu tarafında sünnetçiye “abdal” ya da “kızılbaş abdal” denmektedir. Günümüzde ise bu işi sağlık memurları yapmaktadır, bunların kent kesimindekileri kendilerini “fenni sünnetçi” olarak tanımlamaktadırlar.


21.2. KİRVELİK
Fertlerin birbirleriyle olan ilişkilerini düzenleyen kanunlar bir yerde yetersiz ve ihtiyaca cevap veremeyecek durumdadır. Bu halde karşımıza örf, âdet ve gelenekler çıkar. İşte bu geleneklerden biri de "kirvelik" tir.
Kirve kelimesinin kaynağı ve kullanış şekli hakkında Araştırmacı, Sosyolog Orhan Türkdoğan şu bilgileri vermekte ve kelimenin Farsça "Kirov" dan geldiğini, Güney Türkçesine ve Kürtçeye Farsçadan geçtiğini ileri sürmektedir.
Bu tanımlardan anlaşılıyor ki kirve veya kirvelik kelimesinin altında hem hukuki, hem sosyal, hem de ekonomik vecibeler yatmaktadır. Kirve olan kimse kan bağlantısı olmasa dahi, sünnet çocuğuna amca, dayı gibi kan bağlantısı olan akrabalarından daha yakın seçilmiş akraba durumuna gelir. Sadece çocuğun değil, tüm ailenin birinci derecede sözü dinlenir, hatırı sayılır akrabası olur. Sünnet birkaç günlük bir olaydır, fakat kirvelik ömür boyu sürer. O halde düğün sahibi, bir akraba gibi yakınlaşmak istediği kişiyi kirve olarak seçer. Bu seçim yapılırken "kendi dengi veya daha üstün bir aile ile ilişki kurma "ilkesinden hareket edilir. Böylece ailelerin sosyal ilişki ağları genişlemiş olur.
Yurdumuzun belli bölgelerinde yaşayanlar için kirveliğin önemi çok büyüktür. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da sünnet'le birlikte kirvelik müessesesi vardır. Kirve, "Sünnet olan çocuğun elini ya da kolunu tutan ve çocuk üzerinde baba hakkı taşıyan kimse"; kirvelik, "Bir erkek çocuğun sünnet töreninin külfet ve masraflarını başka bir aile büyüğünün üzerine alması ile iki aile gurubu arasında kurulan sanal (tahmini) akrabalığa verilen addır" diye tanımlanmaktadır.
Güneydoğu illerimizde kirvelik, çoğunlukla "sanal akrabalık" olarak nitelenmektedir. Kirve olan kimse, çocuğun ailesi ile yakın bir akrabadan fazla mahremdir. Bu durum kadınlarla erkekler arasındaki kaçı-göçü bile ortadan kaldırır. İki aile arasında torunlarına kadar intikal edecek bir samimiyet ve bağ kurulur. Böylece, sünnet çocuğunun kardeşleri kirvenin çocukları; babası ve annesi ise kardeşi sayılır. Kirvenin kızı ile sünnet çocuğuna nikâh düşmez. Kirvelikte soydan soya intikal de vardır. Yani Ahmet Bey'in oğluna Mehmet Bey kirve olmuşsa, Mehmet Bey'in torununa da Ahmet Bey'in oğlu kirve olur ve böyle bir intikal devam eder. Ancak sünnet olayı intikalen devam etmese de sanal akrabalık devam eder.  Yozgat yöresinde kirveliğe uzak-tanıdık biri seçilir. Bunun sebebi sünnet çocuğu kirvenin kızını almaz, kirve de sünnet çocuğunun ailesinden kız alıp vermez. Bir "kan" ve "süt" bağının ortaya çıktığı kanaati vardır.
21.2.1. KİRVELİĞİN TARİHÇESİ
İbrahim peygamberin oğlu olmaz, ikinci kez evlenir. Tanrıya yalvararak eğer bir çocuğu olursa hak yolunda kurban edeceğini vaat eder. İbrahim Peygamberin dileği kabul olunur ve bir çocuğu olur. İkinci ailesinden(eşinden)doğan çocuğun ismi İsmail konur.
İsmail büyür. Cebrail bir nida getirerek İbrahim peygamber İsmail’i kurban edilmesi için söz verdiğini hatırlatır. İbrahim peygamber İsmail’i alıp Arafat dağına götürürken yoldan Şeytan rast gelir İbrahim peygamberi caydırmaya çalışırken İsmail o anda hurma yiyormuş. Hurmanın çekirdeğini babasını caydırmaya çalışan şeytanın gözüne atar ve bu adam seni caydırmaya çalışıyor der. Gözü kör olan şeytana o yüzden kör şeytan denir. O zaman şeytan bir aksakallı kılığında geldiği için tanınmamıştır. İsmail şeytanı teşhis etmiştir. İbrahim peygamber oğlunu alıp Arafat dağına çıkar gözlerini bağlar bıçağı çıkarıp kurban etmek için bıçağı boynuna atar fakat bıçak kesmez bıçağı taşa vurur bıçak mermer taşı keser.
O anda Cebrail bir koç getirir o bıçak ta konuşmaya başlar "haktan izin yok, İsmail’in bir tüyünü kesemem" der. Cebrail İsmail’i kaldırıp koçu indirir. Koç İsmail’in yerine kurban edilir.
Kesilen kurbandan 90 kişi yer,o zaman karıncalar gelir "Ya İsmail bizim payımız nerede" derler karıncalar davacı olur,Cebrail Haktan nida getirir."Ya erenler dişlerinizin arasını karıştırın,onu da karıncalara verin" der herkes dişlerinin arasında olan eti karıncalara verir karıncalar davalarından vazgeçerler.

Karıncalardan sonra bu defa toprak davacı olur."kurban kesip yediniz, kanını bana akıtmadınız " der. kimse cevap vermez, Cebrail gene Haktan bir nida getirir."Ey erenler Allah’ın emri şu ki,İsmail’in bileğini kesin kan toprağa aksın,toprak razı olsun" der.
O zaman İsmail’i sünnet ederek kanı toprağa akıttılar. İbrahim peygamberden kalan adet işte budur.
Kirvelik esaslarına göre:
-Sünnetten sonra kesilen et parçası yere gömülür.
-Et yenilirken dişler arasındaki et parçası yenmez.
-Kurban olarak koyun cinsi makbuldür. Sakat, kulağı kesik, ama, 1 yaşından küçük yaşlı hayvan kurban kesilmez.
-Kurbanı kesecek olan erkektir, erkek yoksa kadın erkek çocuğun elini tutar bıçağı ona verir öylece keser.
-Kurban kesilen bıçak başka bir şey için kullanılmaz.
-Kirve olan aile yedi sülale sonra kız alıp verebilirler
21.2.2. K İ RVE SECİMİ VE GÖREVLERİ
Kirvenin kim olacağına ana ve baba karar verir. Kirve, bazı bölgelerimizde yakın akraba veya dostlardan seçilmekle birlikte, çoğunlukla akraba dışı seçim esastır. Bu seçimde esas olan, gönül bağı, karakter uygunluğudur. Böyle olmakla beraber, bazen menfaatin de bu seçimde müessir olduğu vakidir. Genel olarak kirve seçiminde göz önünde bulundurulan hususlar şunlardır:
1)Sünnet çocuğunun babası, kirve seçerken kendi dengi veya kendisinden üstün bir aile ile ilişki kurma gayretindedir.
2)Daha önceki kirvelerin çocuklarının birbirlerine kirve olması tercih edilir. Mesela; Osman Bey'in oğluna Ali Bey kirvelik yapmışsa, Ali Bey'in torununa da Osman Bey'in oğlu, kirvelik yapmalıdır.
3)Baba, malvarlığına bir nevi koruyucu olsun diye "bitirimler (kabadayılar) den kirve seçer. Bazen iki kabadayı birbirine kirve olur.
4)Baba, politik yatırım ve yaklaşım için politikacılardan kirve seçer. Özellikle de politikacılar böyle bir teklifi asla reddetmezler.
5)Kirve, -akrabalıktan öte- baba ile arkadaşlık kuracağı için seçimde yaşların denk olmasına özen gösterilir.
6)Kirve, kendi ailesinin en seçkin kişilerinden biri olmalı, evli ve askerliğini yapmış bulunmalıdır.
7)Fakir, baba, zengin eşraftan birine kirvelik teklifinde bulunamaz, ancak zengin kendi isteğiyle kirvelik teklifinde bulunabilir. Bu ikinci derecede bir kirveliktir, sanal akrabalık devam etmez.
8)Kirve akrabadan seçilmez. Zira acı içinde kıvranan çocuğu gören amca veya dayı, çocuğun ellerini bırakır ve birçok komplikasyonlar ortaya çıkar. Sünnetçinin elindeki ustura başka yerlere değebilir. O yüzden kirve, akraba dışından biri seçilir.
Kirve tutulduktan sonra sünnet günü kirveye bir kuzu gönderilir. Kirve aynı kuzuya bir koç katarak sünnet evine gönderir. Kirve, sünnet töreninin masraflarına kısmen veya tamamen iştirak eder. Sünnet çocuğuna hemen bir arkadaş hem de bir baba gibi baba gibi yakın olur. Sünnet anında cesaretlendirmek, heyecanını yatıştırmak ve sünneti unutturmak için özel hediyeler verir. Sünnet anında çocuğu kucağına oturur, kollarını bacakları arasından geçirerek her iki taraf ellerinden tutar ve sünnetçinin işini kolaylaştırır
Kirve, çocuğun gelecekteki yaşantısında, bilhassa evliliğinde söz hakkına sahiptir. Bir aile, tüm erkek çocukları için bir kirve seçtiği gibi, her çocuğu için ayrı ayrı kirve de seçebilir. Genellikle her çocuğa bir kirve adeti daha yaygındır.
21.2.3. K İRVELİK'İN TOPLUMDAKİ FONKSİYONLARI
Kirvelik, farklı aşiret, mezhep ve partiden olanları birleştirici özellik taşır. Bu grupların birbiriyle iyi ilişkiler sürdürdükleri, izlenen olaylar arasındadır.
Anadolu'da bugün kan davalarını durdurmak için bile kirve seçimi amaç olarak kullanılmaktadır. Kan davası olan adamın kucağına çocuğunuzu attınız mı, yani o adam kirveniz oldu mu, kan davası biter. Kirvelik, aileler arasındaki sosyal ilişkiyi geliştirir ve pekiştirir. Böylece ailelerin karşılıklı yardımlaşmaları ile büyük bir güç ortaya çıkar. Kirvelik, devlet bürokrasisi ve vatandaş ilişkilerini kolaylaştırıcı bir özellik taşır.
21.2.4. KİRVELİĞİN BUGÜNKÜ DURUMU VE SONUÇ
Geçmişe ait sünnet törenleri ve buna bağlı olarak kirvelik müessesesi, günümüzde ekonomik sebepler, göç olayları, hastanelerde sünnet etTirme gibi sosyal şartlardan dolayı zayıflamıştır. Hatta günümüzde, şehirlerde bu geleneklerde hemen hemen kalkmış gibidir. Daha çok köy ve küçük kasabalarda, yerleşik olan toplumlarda bu gelenek devam etmektedir. Şehir hayatının atmosferi, büyük sanayinin en ücra köşelere bile gönderdiği âlet ve konfor akını, özellikle genç nesilleri, göreneğin esaretinden kurtarıp aydın kesimin yaşayış ve kültürünü benimseyen bir duruma getirmiştir. Fakat asırlarca devam eden muayyen bir hayat tarzının, müteakip nesillerin şuur veya şuuraltında bıraktığı izler, bir hamlede silinemezler ve silinmemişlerdir. Araştırmacılara düşen görev, kaybolan bu değerleri sel önünden kütük kapar gibi yakalamak ve tespit etmektir.

Hiç yorum yok: