HOŞGELDİNİZ

Aradığınız konularda size yardımcı olabildiysem ne mutlu

Bu Blogda Ara

16 Ekim 2010 Cumartesi

TÜRK HAMAMLARI

TÜRK HAMAMI NASIL DOĞDU?
Hamamda misafir ağırlamak adettendir...
Hamam geleneği Romalılar'a kadar uzanan bir gelenek. Anadolu'ya gelen Türkler beraberlerinde getirdikleri banyo geleneğini Roma ve Bizans geleneğiyle birleştirdi. İslamiyetin emrettiği temizlik ve hijyen kuralları da buna eklenince suyun kullanımı ve yeni bir konsept ortaya çıktı: Türk banyosu. İlk başta farklı bir banyo türü olarak çıkan Türk banyosu daha sonra kurumsallık kazandı ve kendi geleneğini oluşturdu. Türk banyosunun yapıldığı yıkanılan yer anlamına gelen hamam kelimesi eklenince Türk banyosu adı Türk hamamı olarak isim değiştirdi. Kamusal alandaki ilk genel hamam 1584'de III. Murat'ın annesi Nurbanu Sultan'ın Mimar Sinan'a yaptırdığı Çemberlitaş hamamı oldu. Kısa zamanda hamamların sayısı arttı. 16. yüzyılın sonunda sadece İstanbul'daki hamam sayısı 300'ü genel, 4 bin 536 özel olmak üzere beş bine yaklaşıyordu...
14.2. TÜRK KÜLTÜRÜNDE HAMAM
İslam dininde önemli bir yer işgal eden temizlik, Türklerin de bir millet olarak önem gösterdiklerini ve benimsedikleri bir olgudur. 16. yüzyılda yaşamış ve Türkiye’de bulunmuş Avrupalı yazarlardan Richer (1540), yayınladığı kitabında, Türklerin bedeni temizliğin yanı sıra ev ve çevre temizliğine de çok önem verdiklerini, evlere kesinlikle ayakkabılarıyla girmediklerini belirtmektedir. Pierre Belon ise 1553’de yayınlanan kitabında, Avrupalılarında temizliğe Türkler kadar önem vermeleri gerektiğini ve bu sayede salgın hastalıkların önünün alınabileceğini belirtmektedir.
16. yüzyılda, hamamların işleyişi üzerine en doyurucu bilgiler bu yüzyılın ilk yarısında sarayda görevlendirilmiş Bassano da Zara tarafından verilmektedir. Zara, bu dönemin hamam hayatını aynen şu şekilde tasvir etmektedir:
Hamama giren önce hamamın bakıcısıyla konuşur, sonra da yüksekçe bir yere oturan giriş parasını alan görevliye uğrar. Bundan sonra soyunulur. Ancak soyunurken her yerini göstermemeye, peştamalsız ortaya çıkmamaya dikkat etmelidir, yoksa müşteri hamamdan dışarı atılır. Soyunduktan sonra müşteri üzerinden çıkardıklarını katlayıp koyar. Üzerine de sarığını, başlığını bırakır. Bunlara bakmak için birini peylemek gerekmektedir. Gömleğini çıkartmadan önce hamamdan müşteriye büyük bir peştamal verilir, müşteri bununla örtünür. Bundan sonra hamamın birinci kesimine girilir. Buradan hamamın büyüklüğüne göre 15 kadar görevli vardır. Bunlar; traş eden, masaj yapan, yıkayan görevlilerdir. Bundan sonra çeşitli odalara gelinir, her biri bir öncekinden daha sıcaktır, bunların her yeri güzel mermerle döşenmiştir. Bunların her birinde 2 su borusu vardır, birinden sıcak diğerinden soğuk su mermer kurnalara akar. Taşan sular yerdeki deliklerden gider. Buradan hamamın ana kesimine gelinir, çok geniş olan bu kesimin yerleri, üzerinde düşmeden durmanın zor olacağı kadar cilalı mermerle kaplıdır. Burası da öteki odalar gibi kubbelidir, burada camdan ufak pencereler vardır, sıkıca kurşunla çerçevelenmiştir. Orta kubbe çok yüksektir. Kışın hamamlar gece yarısı ısıtılır (yazın herkes soğuk su dökünür) böylece çok odun yakılmamaktadır. Odun olarak insanın beli kalınlığında çam kütükleri ve az sayıda meşe kullanılır. Odanın ortasında mermerden dört köşe bir taş vardır. Bu damarlı bir somaki taşı olup dört parmak kalınlığında, bir insan boyu uzunluğunda ve yerden bir karış yüksekliktedir. Dört mermer top üzerine oturtulmuştur. İçeri girenler bunun üzerine boylu boyunca yatarlar. Bir masajcı müşterinin kollarını gererek çeker. Sonra tersine döndürerek gene müşterinin kollarını bir ‘Herkül’ gücüyle çeker. Buradan kalkınca müşteri istediği bir bölüme geçer. Odaların sıcaklığı değişik olduğundan herkes kendisine uygun sıcaklığı seçebilir. Merkezdeki yerin çevresinde süslü güzel hücreler vardır. Bunların her birinde bir kurna ve buna akan biri sıcak öteki soğuk bir musluk bulunmaktadır. Müşteri istediği kadar su kullanabilir, iki musluğun ayarını sıcak ettikten sonra açık bırakır. Bundan sonra kurnanın bitişiğindeki yere uzanır, buradaki görevli ona tasla su döker, bir başkası da yıkar. Eğer yeterince görevli yoksa bir görevli hem su döker hem yıkar. Parası olmayanlar kendileri yıkanır. Genellikle görevliler bahşiş koparmak için paralı kimselerin hizmetine koşarlar. Koyu, kalınca bezden yapılmış bir kese ile keselerler, eğer müşteri sabun getirmemişse hamam sabun vermez. Traş olmak ya da kıllarını aldırmak isteyenler için hamamın özel görevlisi vardır. Kıl almak için özel bir macun vardır. Türkler bedenin belli yerlerinde kıl kalmasını istemezler. Kadınlar bu konuda daha titizdirler. Bu iş de bittikten sonra daha önce giyilen peştamal çıkarılıp futa denilen bir başka peştamal giyilir. Bir görevli müşterinin arkasından bir leğenle onun ayaklarını yıkar. Bundan sonra müşteri eşyalarını bıraktığı ilk odaya gider. Nemli olduğu için burada ateş yakınında eşyaları kurutulmaktadır. Orada otururken gene görevliler müşterinin ayaklarını yıkar. Bunu yapana müşteri teşekkür anlamında sağ elini başına ve sonra ağzına götürür. Bundan sonra hizmet edenlere bahşiş verilir. Belli bir ücret yoktur, kimi bir, iki, üç akça verir, fakat çoğunlukla dört akça verilir.
Günümüzde ise hamamların işleyişi 16. yüzyıldan pek farklı değildir. 21. yüzyıla adım atılan bu dönemde hamamlar ne yazık ki eski cazibesini ve önemimi yitirmişlerdir. Gün geçtikçe birer birer ortadan kaldırılan bu yapılar, sayıca az da olsa, yinede modern çağın yeniliklerine ayak uydurularak işletilmeye devam edilmektedir.
Hamamlarda en önemli değişikliklerden biri ısıtma sistemindeki yeniliklerdir. Birçok örnekte su modern kalorifer tertibatıyla ısıtılmaktadır. Bazı hamamlarda ise yine çam ve meşe odunu kullanılmaya devam edilmektedir. Bunun yanı sıra daha kolay yanan odun parçaları ya da odun talaşının, ısıtma işleminde kullanıldığı da görülmektedir. Müşteri ve hamam görevlileri açısından ise hamamın işleyişi şu şekilde tasvir edilebilir.
Hamam çalışanları tarafından genellikle ‘meydan’ şeklinde isimlendirilen soyunmalık mekânında, hamama gelen müşteri ‘meydancı’ adı verilen görevli tarafından karşılanır. Meydancılar için soyunmalık meydanının tertip ve düzeni gurur meselesidir. Bu bölümde duvarlar boyunca ahşap malzeme ile inşa edilmiş soyunma hücreleri bulunmaktadır. Meydancı tarafından sıcak bir şekilde karşılanan müşteri peştamal verilerek soyunma odalarından birine alınır. Odaların anahtarları vardır. Ancak yinede müşteri değerli eşyalarını hamamın kasasına bırakabilir. Odaların anahtarlarında el bileğine geçirilecek şekilde lastik bir bağ bulunmaktadır. Bu sayede müşteri, anahtarı kaybetmeden yanında taşıyabilir. Soyunan müşteriye odadan çıktığında, keseciler tarafından kendisine keselenmek isteyip istemediği sorulur. Kese işlemi ayrı bir ücrete tabidir. Müşteri keselenmek istiyorsa, belli bir süre sonra (20–25 dakika) kesecinin gelmesini ister. Müşterinin isteğine göre ek bir ücretle kendisine sabun ve traş bıçağı verilir. Müşteri soyunmalıktan, ılıklık adı verilen, hamamın sıcaklığına göre daha serin bir bölüme geçer. Burada tuvalet ve traşlıklar bulunmaktadır. Bu bölümde bir süre kalan müşteri varsa ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra hamamın sıcaklık bölümüne geçer. Hem hamama giren hem de hamamdan çıkan her müşteri bir anda sıcağa ya da soğuğa çıkmamak için bu bölümde bir süre dinlenmektedir. Ilıklık mekânında müşterilerin oturması ya da uzanması için ahşap şekiller bulunmaktadır. Sıcaklığa geçen müşteri, bu mekânın duvarları boyunca yerleştirilmiş kurnalardan birinin başına oturarak su dökünür. Daha sonra sıcaklığın ortasında yer alan yaklaşık yerden 40–50 cm. yükseklikteki göbek taşına uzanır. Burada bir süre terleyen müşteri artık keselenme işlemine hazırdır. Keseci, önce köpürtülmüş kese ile müşterinin bütün vücudunu sabunlar. Daha sonra sabunlu vücut detaylı bir masajla rahatlatılır. Daha sonra kollar ve bacaklar kıvrılarak ve çekilerek hareket ettirilir. Bu işlem yaklaşık 20 dakika sürmektedir. Su dökülerek durulanan müşteri bu işlemden sonra sıcak ya da soğuk halvet şeklinde isimlendirilen küçük odalara alınmaktadırlar. Burada da bir süre dinlenen müşteri, hamamın ılıklık bölümüne çıkar. Terleme ile çok su kaybettiği için, bu bölümde hem bir süre dinlenir, hem de su ihtiyacını karşılar. İsteyen tekrar içeri girer. Çıkmak isteyen soyunmalık mekânının kapısından meydancıya seslenerek çıkmak istediğini belirtir. Meydancı temiz bir çift havlu ve peşkir ile birlikte içeri girer. Islak peştamallarını çıkaran müşteri havlulardan birini beline dolar. Peşkiri başına diğer havluyu ise omzuna atarak soyunmalığa çıkar. Bir sandalyeye oturtulan müşteriye soğuk ya da sıcak ikramlarda bulunulur. Yaz aylarında meydancılar müşterinin omzundaki havluyla bir gösteri edasında hareketler yaparak müşteriyi serinletmeye ve kurutmaya çalışmaktadır. Daha sonra müşteri odasına geçer ve burada belli bir süre dinlenir. Bazı müşterilerin saatlerce uyuya kaldığı da olur. Elbiselerini giyen müşteri, kasaya giderek hamam ücretini, sabun traş bıçağı ve içecek ücretini ödedikten sonra kendisine hizmet eden keseciye parasını öder. Bu işleme genellikle keseciyi görmek denir.
Son yıllarda hamamlarda soğuk su havuzu ve sauna modası başlamıştır. Geleneksel Türk Hamamlarında olmayan bir uygulama için tarihi eser niteliğindeki yapılar, çeşitli tadilatlarla geleneksel görünümlerini yitirmektedirler. Örneğin; bir ılıklık mekânının havuz şeklinde düzenlenmesi, ya da sıcaklığın bir köşesine mekânın ruhu ile bağdaşmayan sauna ilave edilmesi geleneksel hamam mimarisi ile bağdaşmamaktadır. Ne yazık ki bu tür uygulamalar bu güne kadar yapıldığı gibi bundan sonra da yapılmaya devam edilecektir. Farkına varılması gereken, çağın gereklerine ve lüksüne cevap vermek değil geleneksel bir uygulamayı devam ettirmektir.
XV. yüzyıl ortalarından itibaren dini ve sivil mimari örneklerin görülmeye başlandığı İzmir’de, hamamlar, bugüne ulaşabilmiş sivil mimari örnekleri arasında önemli bir yer işgal etmektedir.
14.3. HAMAMLARDA MEKÂN DAĞILIMI VE İŞLEVLERİ
14.3.1. MEKÂN DAĞILIMI
Anadolu Türk hamamları başlıca; soyunmalık, aralık, ılıklık, sıcaklık bölümleri ile su deposu, külhan ve cehennemlikten oluşan tesisat kısımlarından meydana gelmektedir. Roma hamamlarındaki apodyterium, tepidarium ve caldarium’un karşılığında, Türk hamamlarında aynı işleve sahip soyunmalık, ılıklık ve sıcaklık bulunmaktadır. Ancak, Türk hamamlarında, Roma hamamlarında bulunan frigidarium’u karşılayan bir bölüm yoktur. Türk hamamları; mekân dağılımının yanı sıra, ısıtma sistemi açısından da Roma hamamları ile benzeşmektedirler. Roma hamamlarında, ateşin yandığı hypocaust adını alan kısım, Türk hamamlarında külhan olarak adlandırılır. Zemin ve duvarların içindeki künklerde buharın dolaşımı ile sağlanan ısıtma sistemi Roma ve Türk hamamlarında birbirine benzer. Bu durumda, Türk hamamlarının Roma hamamlarından etkilendiklerini söylemek mümkündür. Ancak, K.Klinghardt, bu etkileşimi kabul birlikte; XII. Yüzyıla doğru, kuzeydoğudan, yani Moğolistan’dan güneybatıya doğru göç eden Müslüman halk boyunun vücut temizliği ile ilgili kendi düzenlerini beraberinde getirdikleri fikrini ortaya koymaktadır.

14.3.1.1. Soyunmalık
Bazı kaynaklarda camekân olarak adlandırılan bu bölüm, hamama giren kişilerin soyunmaları ve dinlenmelerine yönelik bir hazırlık mekânıdır. Boyutları açısından hamamın en büyük mekânı olan soyunmalık, duvar kenarları boyunca dinlenmeye uygun sekiler ve ortasında bir şadırvan içermektedir. Bazı hamamların soyunmalığında ise kahve ocağı ya da havluların kurutulmasına yarayan derince bir niş bulunmaktadır.
14.3.1.2. Aralık
Soyunmalık ile ılıklık arasında bulunan aralık, tuvalet ve traşlık mekânlarının yer aldığı bir geçit bölümü olarak düzenlenmiştir. Üzeri tonoz ya da kubbe ile örtülüdür. Aralığın ortadan kalktığı hamamlarda, buhar çıkışı ve ısı kaybını önlemek amacıyla, soyunmalıktan ılıklığa geçişi sağlayan kapının üzerine yaşmaklı bir baca yerleştirilmiştir. Aralığın bulunduğu hamamlarda kapının üzerinde böyle bir bacanın olmaması, aralığın aynı zamanda ılıklıktan soğukluğa buhar çıkışını önlemek gibi bir işlevi olduğunu göstermektedir.
14.3.1.3. Ilıklık
Sıcaklığa geçmeden önce vücudu ılık bir ortama alıştırmak ve dinlenmek amacıyla kullanılan ana bölümlerden biridir. Duvar boyunca sekilerin yer aldığı bu bölümde, kurna ve kurna izine rastlanmaması, yıkanma amacıyla kullanılmadığını açıklamaktadır. Aralık mekânı olmayan hamamlarda, tuvalet ve traşlık genellikle ılıklığa açılmaktadır.
14.3.1.4. Sıcaklık
Hamamların en sıcak bölümü olan bu mekân, yıkanma amacıyla kullanılmaktadır. Sıcaklık, genel yıkanma yeri olan ve yerden 20 cm. yükseklikte sekileri içeren eyvanlar ile özel yıkanmaya yönelik, halvet adını alan küçük hücrelerden oluşmaktadır. Halvetler genellikle kare planlı, kubbe ile örtülü mekânlardır. Eyvanlar ise çoğunlukla bir tonoz ile örtülmektedir. Halvet ve eyvanların duvarlarında sıcak ve soğuk suyun akıtıldığı musluklar ve kurna tekneleri bulunmaktadır. Merkezi planlı sıcaklıklarda ise ortada genellikle bir göbek taşı vardır. Altıgen, sekizgen vb. poligonal biçimli, yerden yaklaşık 40 cm. yükseklikteki göbek taşı, terleme, dinlenme gibi amaçlarla kullanılmaktadır.
 Anadolu Türk hamamlarının çok sayıda bölüm içermesi ve bu bölümlerin her bir hamamda farklı planlarda düzenlenişi, genel bir hamam tipolojisine ulaşmaya imkân vermemektedir. Ancak, sıcaklık bölümlerinin plan tipleri dikkate alınarak bir gruplama yapılabilir. Bu tür bir çalışmayı ilk kez S. Eyice gerçekleştirmiştir. Söz konusu çalışmada Osmanlı hamamları ele alınmasına karşın, bu gruplama Anadolu Selçuklu ve Beylikler devri hamamları için de kullanılabilir. S. Eyice’nin çalışmasında hamamlar sıcaklıklarına göre aşağıdaki şekilde gruplanmıştır;
·         Haçvari dört eyvanlı ve köşe hücreli tip
·         Yıldızvari sıcaklıklı tip
·         Kare bir sıcaklık etrafında sıralanan halvet hücreli tip
·         Çok kubbeli sıcaklıklı tip
·         Ortası kubbeli, enine sıcaklıklı ve çifte halvetli tip
·         Soğukluk, sıcaklık ve halvet eş odalar halinde olan tip
14.3.1.5. Keçelik
Keçecilik, Türklerde oldukça eski ve yaygın bir el sanatıdır. Keçenin yapımı sırasında, sıcak su ile pişirilerek dövülmesi işlemi için bazı hamamlarda keçelik adı verilen özel bir mekân bulunmaktadır. Keçelikler, enine dikdörtgen planlı ve genellikle tonoz örtülüdür. Keçe dövme işleminden sonra keçelerin sıcaklığa geçerek yıkanmalarını sağlamak üzere,  keçeliklerin ılıklık mekânı ile ilişkisi bulunmaktadır.
14.3.1.6. Su Deposu
Genellikle sıcaklığın gerisinde be sıcaklık boyunca uzanan, beşik tonoz ya da sivri tonozla örtülü bir bölümdür. Tonozun tepesinde aydınlatmaya yarayan ışıklıklar bulunmaktadır. Su deposunun ortasında yer alan daire şekilli yuvaya, suyun ısınmasını sağlayan bakır bir kazan yerleştirilmiştir. Bazı hamamlarda soğuk ve sıcak su depoları ayrı olarak yer almaktadır. Sıcaklıktaki eyvan ya da halvetlerden birinin su deposu ile ortak olan duvarında, su deposuna açılan bir pencere vardır. Bu pencere, su seviyesini kontrol etmek ve su deposunun tamiratı sırasında geçiş için kullanılır.
14.3.2. ISITMA VE SU TESİSATI
Dere, nehir gibi akarsulardan, kuyu veya sarnıçlardan ya da çeşitli kaynaklardan sağlanan su, pişmiş topraktan yapılmış borular ile toprak altından hamamlara ulaştırılır. Künk, merbah veya pöhrenk adını alan bu borular, birbirine geçebilecek şekilde, bir uçları dar olarak üretilmiştir. Hamama getirilen su, maslak ya da maskem denilen bir dağıtım merkezinden geçirilerek içerideki bölümlere sevk edilir. Hamam maslakları genellikle soğuk su deposunun bir duvarına, zeminden bir insan boyu yüksekliğindeki niş içerisine yerleştirilmiş delikli bir taş sandık biçimindedir. Maslağa gelen su, sandığın dibindeki deliklerden biri ile su deposuna, diğer bir delikten de soyunmalıkları şadırvan ile ılıklıktaki tuvalet ve traşlığa sevk edilmiştir.
Hamamın ve suyun ısıtılması, su deposunun altında ve hamamın taban döşemelerinden alt seviyede bulunan külhan’da yakılan ateş ile sağlanır. Ateş, su deposunun arka duvarının alt seviyesindeki bir kemer açıklığından yakılmaktadır. Su deposunda bulunan kazanın hemen altına gelen bölge, ateşin yandığı yerdir. Yanan ateşle birlikte ısınana kazan, depoda bulunan suyu ısıtmaya başlar. Isınan su yukarıya doğru çıkarken, soğuk su dibe iner. Böylelikle depodaki suyun tümü ısıtılmış olur. Soğuk ve sıcak suyun hamamın çeşitli yerlerine ulaştırılması, duvarlar içindeki yatay boşluklara kireç harcı ile yerleştirilmiş, pişmiş topraktan yapılmış künklerle sağlanır. Künklerle taşınan su, duvarlarda yer alan musluklar aracılığıyla dairesel ya da poligonal şekillerdeki kurnalara dökülmektedir.
Hamamın ılıklık ve sıcaklık zeminin altında cehennemlik adını alan bir boşluk bulunmaktadır. Bu boşluk, bodur ayaklar üzerine oturan kemerlerle sağlanmıştır. Külhan’da yanan ateşin dumanları cehennemlikte dolaşarak hamamı zeminden ısıtır. Diğer yandan, duvarların içine yerleştirilmiş tüteklik denilen bacalar ise duvarların ısınmasını ve dumanın dışarı atılmasını sağlar. Sıcaklık kısmının ısısı, 30–40 derece, ılıklığın ise 20–30 derece arasında değişmektedir.
Hamamların tuvalet ve sıcaklık mekânlarında kullanılmış pis suların atılması ise, zemin döşemesinde bulunan su kanalları aracılığı ile sağlanmaktadır. Zemindeki meyil ile sıcaklıkta bulunan birkaç deliğe akıtılan kullanılmış sular, zemin altındaki pis su borularından atılmaktadır.
14.3.3. AYDINLATMA SİSTEMİ
Hamamlar fonksiyonları gereği dışa kapalı yapılardır. Mekânların gündüz aydınlatılmaları genellikle üst örtülerde yer alan ışıklıklar aracılığı ile sağlanır. Hamamların gece veya günün erken saatlerinde kullanımı halinde ise, mum, kandil gibi suni araçlardan yararlanılır.
Soyunmalık mekânının aydınlatılması, üst örtünün ortasında bulunan, genellikle altıgen veya sekizgen biçimli aydınlatma fenerleri ile sağlanır. Ahşap çatı ile örtülü soyunmalıklarda, fenerin her bir yüzeyinde birer camlı pencere bulunmaktadır.
14.3.4. SÜSLEME ÖĞELERİ
Anadolu Türk hamamları dışa kapalı yapılar oldukları için, süslü öğeleri genellikle iç mekânlarda toplanmıştır. Bu öğeler, kubbe ve kubbe geçişleri, tonozlar, iç mekân duvarları, şadırvan ve kurna taşlarında bulunmaktadır.
14.4. TÜRK HAMAMLARI VE ÖZELLİKLERİ
14.4.1.TÜRK HAMAMLARI
İslam ülkelerindeki hamamlar ve Türk hamamları Eski Yunan ve Roma hamamlarından farklıdır. Bu hamamlarda yüzme havuzu hemen hemen hiç yoktur. Türkiye'deki biçimiyle Türk hamamı kemerli bölmeleri olan bir mahzeni andırır. Hamamın giriş bölümünde soyunma ve giyinme yerleri bulunur. Bu dış bölümden bir kapıyla iç bölüme girilir. Hamamın iç bölümünde de sıcak ve daha az sıcak bölümler vardır. En sıcak bölümlere halvet denir. Sıcak ve soğuk su musluklarından akan suyu doldurmak için yarım küre biçimli mermer kurnalar vardır. Kurnada biriken suyu dökünmek için hamam tası kullanılır. Hamamın orta yerine rastlayan bölümde yerden yüksekçe bir "göbek taşı" bulunur. Göbek taşı genellikle çokgen biçimindedir ve mermerdendir. Buraya oturularak terlenir ve ardından kurna başına geçilerek yıkanılır. Müşterileri yıkayanlara erkekler hamamında "tellak", kadınlar hamamında "natır" denir. Hamamda yıkanmak için kullanılan taslar, kese ve lifler, sarınmak için kullanılan peştemal ve kurulanmak için kullanılan havlular ayrı bir zanaat kolu ürünüdür.
Hamamla ilgili gelenekler de vardır. Örneğin "gelin hamamı" ve "güvey hamamı" geleneği bazı yörelerde bugün de sürdürülmektedir. Düğünden önce gelin, kız arkadaşlarıyla hamama giderek yörenin gelenek ve göreneklerine uygun bir törenle yıkanır. Aynı tören damat için de düzenlenir ve damat da erkek arkadaşlarıyla birlikte hamama gider. Ayrıca bu tür özel törenler dışında da hamamın toplum yaşamında önemli bir yeri vardır. Günümüzde büyük kentler dışında birçok kentte topluca hamama gitmek, yemekli eğlenceler düzenlemek geleneği yaşamaktadır.
Anadolu Selçukluları döneminde Anadolu'da çok sayıda hamam yapıldı. Daha sonra Osmanlı döneminde de hamam yapımı yaygınlaşarak sürdü. Osmanlı döneminin yapıları arasında sayıca en fazla olanlar hamamlardır. Osmanlılar büyük ve mimarlık açısından özgün hamamlar yapmaya Fatih Sultan Meh-med döneminde başladılar. Özellikle İstanbul'da Ağa, Asaplar, Ebüveha, Eyüp ve Çukur hamamları bunlardandır. 17. yüzyılda yaşamış Evliya Çelebi'nin verdiği bilgiye göre İstanbul'da konak ve evlerdeki özel hamamların sayısı 4.536'ya, halka açık büyük hamamların sayısı ise 168'e kadar çıkmıştır. Gene Evliya Çelebi Bursa'da irili ufaklı 3.000 kadar hamam olduğunu belirtir.


14.4.2. TÜRK HAMAMLARININ ÖZELLİKLERİ
Türk hamamları başlıca üç kısma ayrılır:
Soyunma yerleri
Geniş bir sofa ve çevresinde bölmeli şekiller bulunur. Yıkanan kimseler, bu şekillerde uzanıp dinlenirler.
Yıkanma yerleri
Soğukluktan geçilerek girilen hamam kısmına denir. Burası da bazı bölümlere ayrılır: Kurna başı denilen herkesin teker teker yıkandığı yer, halvet adı verilen kapalı ve yalnız başına yıkanma hücreleri. Bir de üzerine uzanıp ter dökülen göbek taşı bulunur. Burası, hamamın mermer kaplı zemininden daha yüksek yapılmış ve çeşitli geometrik şekillerde olabilen yerdir.
Isıtma yeri – külhan
Hamamın altında olup burada ateş yanar. Ateşten yükselen alev ve duman, mermer zeminin altındaki özel yollardan, duvar içlerinden geçer, tüteklik adı verilen bacadan çıkar.
Külhandaki ocağın üzerinde sıcak su kazanı, onun da üzerinde soğuk su deposu bulunur. Ocağın dip kısmındaki birkaç kanal, hamamın yıkanma yerinin ortasındaki göbek taşının altına kadar uzanır. Ocakta yanan odunların tesirli alev ve dumanları, bu kanallardan göbek taşının altına gider. Bu taşın altındaki karanlık yer çok ısındığından buraya cehennem denir.
Türk hamamlarının bir değişik tarafı da, buhar banyosu esasına dayanan Fin hamamı oluşlarıdır. Bugün tüm dünyada özellikle sporcular, çabuk terleyerek, çok kilo vermek için bu hamamlardan faydalanılmaktadır.


Hamamların sağlık bakımından faydaları:
Hamamlar, uzun müddet kalmamak şartıyla, sıcak su ve sabunla yapılacak vücut temizliği için iyi bir yıkanma ve temizlenme yerleridir. Hamamda terleyen vücudun, bir bez veya süngerle ovularak yıkanması, vücutta kan dolaşımını kolaylaştırarak insana rahatlık verir.
Hamamlarda yıkananların adabı muaşeret kaidelerine uyması gerekir. Hamamda fazla kalmak, sıcaktan soğuğa, soğuktan sıcağa zaman zaman çıkmak da vücuda zararlı olabilir. Sağlık sorunları olan kişilerin çok sıcak suda yıkanmaları tehlikelidir.
‘Hamam Sefası’
Eskiden yıkanmak için hamama gidenler, bunu tam bir festival havası içinde gerçekleştirirmiş. Hamama, havlu, fırça, kına, sürme, bir kalıp Girit sabunu ve sedef kakmalı nalınlarıyla beraber ve hizmetkârlar eşliğinde gidilirmiş. Bu törensel hazırlık, hamamda bir kaç saatin değil, neredeyse bir günün geçirilmesinden kaynaklanır. Ayrıca hamam sefasına eşlik edecek yiyecek, içecekler de ihmal edilmez… İşte Anadolu halkının hamam kültürüne Gaziantep’ten bir örnek:
Gaziantep Hamam Kültürü
Anadolu'nun birçok yerinde olduğu gibi Gaziantep, hamam sayısı ve hamam kültürü açısından zengin bir ilimiz. Eski Antep evlerinde banyo olmadığı için insanlar yıkanmak için hamamlara gider ve bu gidişler bir festival havası içinde gerçekleştirilirdi. Antep hamamları genellikle dış avlu, orta avlu, iç avlu ve sıcak suyun ısıtıldığı külhan olmak üzere dört bölümden oluşur. Hamama giden insanların hamamda yıkanma programları da, terleme ve keselenme, birinci su ile yıkanma, yemek yeme ve ikinci su ile yıkanma olmak üzere dört aşamadan oluşurdu
Hamama gidildiğinde bütün gün kalınacağından hamam eşyalarının yanı sıra yemek için malzemeler de hamama götürülürdü. Hamamda yemek için özel bir menü olmaz, gidenlerin durumuna ve mevsime göre değişiklik gösterirdi. Genelde hamamda çiğ köfte, kısır, malhotalı köfte ve benzerleri yapılır ve bunun için de köftelik malzeme götürülürdü.
Ayrıca maş piyazı, lolaz piyazı, karpuz ve üzüm hamama götürülen yiyeceklerdir. İnsanlar birinci su ile yıkandıktan sonra artık yemek zamanı gelmiştir. İnsanlar dış avluya çıkarak halıların veya kilimlerin üzerine oturup evden getirmiş oldukları yiyecekleri birbirlerine ikram ederler.
İnsanlar hamama gitmek için çeşitli fırsatları kollarlar ve değişik sebeplerden dolayı hamama giderlerdi. Bunlar, Nevse hamamı, gelin hamamı, damat hamamı, adak hamamı, şirket hamamı ve hamamda kız beğenme.
Nevse hamamında Nevse emi denilen Gaziantep’e özgü bir kuvvet macunu yapılır. Bu macun hem yenilir hem de romatizmal hastalıklar için vücuda sürülebilen şifa verici bir merhem olarak bilinir. Ayrıca gelin hamamında oğlan evinden gönderilen lahmacun, dolma ve baklava gibi yiyecekler yenilerek eğlenceler düzenlenir.
Ünlü Hamamlarımız
Cağaloğlu Hamamı
Cağaloğlu'n da Yerebatan Caddesi'nin sağ yanında yer alır. Sultan I. Mahmud tarafından Ayasofya Cami'ne gelir sağlamak amacıyla 1741 yılında inşa ettirilmiştir, mimarı bilinmemektedir.
Çemberlitaş Hamamı
Çemberlitaş'ta Divanyolu üzerinde, Çemberlitaş anıtı civanında yer alır. Sultan III. Murad'ın annesi Nurbanu Sultan tarafından, Üsküdar'daki Atik Valide Camii ve Külliyesi'ne gelir temin etmek maksadıyla 1584'te yaptırılmıştır. Hamamın mimarı Mimar Sinan'dır.


Eski Hamam
Üsküdar'da Doğancılar Caddesi ile Uncular Caddesi'nin kesiştiği yerde Darı Sokağı'nın başlangıcındadır. Kim tarafından yapıldığı ve yapım yılı bilinmemekte, fakat 15. yüzyıldan kalma olduğuna dair bazı deliller bulunmaktadır.
Galatasaray Hamamı
Galatasaray'da, Kuloğlu Mahallesi'nde Turnacıbaşı Sokağı ile Çapanoğlu Sokağı'nın kavşağında yer alır. 1715 yılında halka açık bir çarşı hamamı olarak inşa edilmiştir.
Antalya Pazar Hamamı
Antalya İli Merkez Balbey Mahallesi'nde bulunan Pazar Hamamı çifte hamam şeklinde yapılmış bir Osmanlı hamamıdır. Hamamın 1811 M (1226 H) tarihli vakfiyesinden XIX. Yüzyıl başında yapıldığı anlaşılmaktadır.
Amasya-Merkez-Mustafa Bey Hamamı
Hamam Yörgüç Paşazade Mustafa Bey tarafından 1436 yılında yaptırılmıştır.
Ankara-Altındağ-Eyne Bey ( Subaşı-Eski ) Hamamı
Hamam Sultan I. Murat'ın Subaşılarından Eyne tarafından 14. yüzyılda yaptırılmıştır
İstanbul-Eminönü-Haseki Hamamı
Hamam Kanuni Sultan Süleyman'ın baş hasekisi Hürrem Sultan tarafından 1556–57 yılında Mimar Sinan'a yaptırılmıştır.
Bolu-Merkez-Orta (Yıldırım Beyazıt) Hamamı
Hamam Yıldırım Beyazıt tarafından M.1388 yılında Mimar Ömer ibni İbrahim'e yaptırılmıştır.
Edirne-Merkez Sokullu (Üç Şerefeli) Hamamı
Hamam 17. yüzyılda Sokullu Mehmet Paşa tarafından Mimar Sinan'a yaptırılmıştır.
Türk Hamamına Özgü Terimler
Külhan: Hamamların ısıtıldığı, kapalı ve geniş ocak
Sıcak halvet: Külhanın üstü
Soğuk halvet: Külhana uzak olan yer
Natır: Müşteriyi yıkayıp keseleyen kadın çalışan
Tellak: Müşterileri yıkayıp keseleyen erkek çalışan
Peştamal: Örtünmek için kullanılan ince dokuma
Takunya: Hamam terliği
14.5. BEDENSEL VE RUHSAL ARINMA GELENEĞİ
"İnsan vücuduna hizmet etmek isteyen, önce onun ruhuna önem vermelidir."
Türklerin yaşamında hamamlar sadece bir yıkanma yeri değil, daha ötesi sağlık, sosyal ve kültürel etkinliklerin yaşandığı merkezler olmuştur. İnsanoğlunun yaşamsal gereksinimlerinden biri olan suyun sağlık amacıyla kullanımı, hamam ve kaplıca gibi su mekânlarının yapımına yol açmıştır. Bu yapı türlerinden biri olan hamamlar, insanların özellikle yıkanma ve temizlenme ihtiyaçlarına cevap vermektedir. Bunun yanı sıra, hamamlar her dönemde toplumların dini inançları doğrultusunda mimari şekillenme göstermiş ve sosyal yaşantıların bir parçası olmuştur.  
Hamam sözcüğü; Arapça Hammam=Banyo, İbranice Hamam=Sıcak olmak sözcüklerinden türemiştir. Hamam, kısaca “yıkanma, arınma ve şifa bulmaya mahsus yer “ olarak tanımlanabilir.
Yıkanmanın hastalıkların önlenmesi ve tedavisinde kullanımı ise çok eskilere dayanır. MÖ. IV. Yüzyılda Romalılar’da bedeni terbiye ve tedavi müessesesi konumunda Rorma banyoları bulunduğu bilinmektedir. Bu dönemde oldukça geniş alanlar üzerine kurulan Roma banyoları, temizliğin yanı sıra sportif ve kültürel etkinliklerin de merkezi olmuştur. Türk Hamamları mimari karakter açısından Roma banyosu mimarisinden esinlenmiştir, fakat asıl mimari şeklini İslami yapı mimarisinden almıştır.
Hamamlar mimari yapı açıdan cami mimarisi ile benzerlik göstermektedir.
Ör. Hamam kubbesi cami kubbesine benzemektedir. İslamiyet’e göre; bir bedenin girdiği bir suya başka bir beden giremez, çünkü o su kirlenmiştir. İslamiyet’te bu inançtan dolayı, akan suda yıkanma ve abdest alma alışkanlığı doğmuştur, bundan dolayı Türk hamamlarında kurnalar gerekli bir ihtiyaç olarak düşünülmüştür. Oysa Roma banyolarında kurna pek bulunmaz.
Türk hamamlarını kullanılan suya göre, doğal sıcak su ve suni ısıtma sistemi ile çalışan hamamlar olarak ikiye ayırmak mümkündür. Doğal sıcak su kaynağı üzerine inşa edilmiş ve genellikle sağlık amacıyla kullanılan yapılar, kaplıcalar olarak adlandırılır. Kısacası, Türk hamamı, mimari açıdan Roma banyosu ile benzerlik gösterse de, işlev ve amaç açısından mimari farklılıklar göstermektedir.
Modern banyo alışkanlıklarından dolayı bir dönem neredeyse unutulmaya yüz tutmuş hamamlar, yabancıların ilgisi sayesinde günümüzde tekrar hatırlanmaya başlandı. Hiç şüphesiz, sağlık ve güzellik açısından dünya da eşi benzeri olmayan uygulama çeşitliliğine ve etkinliğine sahiptir. Her ne kadar biz Türkler hamamı ve çalışanlarını önemsemeyip küçük görsek de, yabancılar bizim gördüğümüz gibi görmüyor. Sahip olduğumuz değerin farkında olmadığımız için yabancılar bizlere özellikle, sağlık ve güzellik için çok değerli bir hazineye sahip olduğumuzu fark ettirmeye çalışıyorlar.
Türkiye’ye gelen her turistin hamamı ziyaret etmeyi istemesi ve uygulama alması, son yıllarda sağlık için bir trend olan, özellikle Türkiye’deki otellerin içerisindeki Spa merkezlerinin en görkemli ve gösterişli mimari yapının hamam olması, en büyük gelirin hamamdan elde edilmesi, hatta turistin otele gelmesi için bir tercih sebebi olması gibi birçok etken, hamamı günümüzde tekrar önemli hale getirmiştir. En önemlisi, modern çağımızın hastalığı olan stres, stres ile ilişkili sıkıntılardan kurtulmak ve genç kalmak için insanların arayış içerisinde olması insanların hamama olan ilgilerini arttırmıştır. Bu ilgi, sadece Türkiye’de değil, dünyanın çeşitli ülkelerinde de giderek artmaktadır. Bugün sadece Almanya’da 60 civarında hamam bulunmakta ve aşırı ilgiden dolayı her geçen gün hamam yapımı da giderek artmaktadır. Bu olumlu gelişmeler, malzeme üretimini, satışını, personel istihdamını, geleneksel kültürümüzü ve Türkiye’nin tanıtımını da beraberinde arttırmaktadır.
Türk hamamları, çeşitli kullanım amaçları, beden üzerindeki etkileri ve uygulama zenginliği açısından bin yılı aşkın bir süredir günümüze kadar gelmeyi başarmıştır. Türk hamamlarının, bedensel ve ruhsal/inançsal temizliğin yanı sıra, eğlence, doğum ve evlilikle ilgili pek çok sosyal olaya sahne olması açısından, Türk toplumunun yaşamında oldukça önemli bir yeri vardır. Günümüzde, daha çok temizlik, sağlık ve güzellik amacıyla kullanılan hamamların içerisinde kese ve köpük masajının yanı sıra, sıcak ve soğuk su havuzlarını, aromatik köpük, çamur, yosun, kil, bal, çikolata, yoğurt ve bitkisel yağ masajlarını ve vücut bakımlarını görmek mümkündür. Yukarıda saydığımız eşsiz ve benzersiz zenginliğe sahip hamamlarımızı “Bütünsel Arınma” kavramı içerisinde değerlendirdiğimiz zaman “Bedensel ve Ruhsal Arınma Geleneği” kavramını yakıştırmak yanlış olmasa gerek…
Kısacası, hamamlar sadece keselenme ve yıkanma amacının daha ötesinde, bedensel ve ruhsal arınma ile bütünsel terapi, masaj aracılığıyla tedavi ve bedensel güzellik için vücut bakımlarının yapıldığı sağlık, sosyal ve kültürel merkezlerdir.
14.6. OSMANLI HAMAMLARI
Kaplıca ve hamam mimarisi bakımından da Osmanlılarla büyük gelişmeler olmuştur. İznik’te Orhan hamamı ile XV. y.y. başından Hacı Hamza hamamı ve içten spiralli, yıldızlı, dilimli olarak süslü kubbeleri ile aynı yüzyıl ortalarından İsmail Bey hamamı çeşitli kubbe şekilleri ile karakteristiktir. Bursa’da Yıldırım Beyazıt zamanında yapıldığı kabul edilen Demirtaş hamamı, soğukluk kısmını örten prizmatik üçgenler üzerine, 16.00 m. Çapındaki kubbesi ile bu ölçüde yapılmış tek örnektir. Mudurnu’daki Yıldırım hamamı ile Bolu Bergama’daki hamamlar, çok zengin süsleri ile ferahlık yaratan mekânlara sahiptir. Bursa’da Çekirge’de, harap bir Bizans kaplıcasının yerinde, Murad Hüdavendigar zamanında, eski kaplıca yaptırılmıştır. Burada, Bizans yapılarından alınan sütunlar, başlıklar ve diğer malzeme kullanılmakla beraber, mimari Türk’tür. Arka arkaya iki kubbe ve ikinci kubbenin güneyden ve batıdan yarım kubbelerle genişletildiği büyük bir giriş salonu halinde, camekân, soyunma yeri, buna bitişik ve duvarlara dayanan sekiz sütun üzerine bir kubbe ile örtülü soğukluk ve sıcak su havuzunun bulunduğu sıcaklıktan ibarettir. Burada kubbe, kare mekânın ortasında, sütunların ve yuvarlak kemerlerin meydana getirdiği sekizgen üzerine oturmakta olup, köşeler eksedralarla doldurulmuştur. Bütün kubbelerin ortasında, aydınlık feneri olup, soğukluk ve buna bitişik camekân kubbesi altında birer fıskiyeli havuz vardır.
Kanuni sadrazamı Rüstem Paşa’nın yaptırdığı ve içindeki çini kitabesine göre, 960 (1553)de tamamlanan Yeni Kaplıca, daha gelişmiş bir plan gösteriyor. İki kubbeli camekân ve iki yarım kubbe ile yanlara doğru uzatılmış bir kubbeden ibaret soğukluk kısmından sonra, yan yana üç küçük kubbe ile örtülü intikal yerinden, büyük sıcak su havuzunun bulunduğu sıcaklığa geçilir. Burada kubbe, yıldızvari sıralanmış sekiz sivri kemerli eyvan biçimindeki nişler üzerine oturmuş olup, mekân dıştan dört köşe kalın duvarlarla çevrilmiştir. Burada mermer döşemeler, geometrik yıldız geçmeli renkli taş mozaiklerle süslü ve duvarlar da altıgen çinilerle, her nişte değişen yedi örnek halinde çini ile kaplıdır. Karşıya gelen nişin çinileri arasında, lacivert üzerine beyaz olarak Rüstem Paşa’nın yaptırdığını gösteren kitabe vardır.
İstanbul’da da, hemen her külliye için bir hamam yapılmıştır. Bunlardan Mahmud Paşa Hamamı, kadın ve erkekler için ayrı, çifte hamam olarak yapılmış iken, bugün yalnız erkekler kısmı kalmıştır. Mukarnaslı tromplar üzerine büyük kubbeli, abidevi soyunma salonu, her biri ayrı süslemeli çeşitli küçük kubbelerin çevrelediği sekizgen sıcaklık bölümü ile kitabesi ve tarihi olan (871/1466) en eski hamamdır. İstanbul’da Bizans devrinden bir hamam kalmamıştır.
Çift olarak yapılmış olan Beyazıd Hamamı, erkekler soyunma yerinin, 15.00 m.yi aşan çapta kubbesi ile, XVI. y.y. başından kalma, abidevi bir eserdir.
Hamamlar, mimarlara, yerleşmiş şekilleri uymak ve gerekli bölümlerin herhalde yerine getirilmesi zorunluluğu yüzünden geniş değişiklik imkânı bırakmıyordu. Buna rağmen, Türk hamamları, değişik çözüm yolları ile çeşitli şekiller meydana getirmişlerdir.
14.7. HAMAM ADABI
Hamam Gusül yapmak veya bedendeki kir ve tozları iyice temizleyebilmek için, hamama gitmekte, bazı hususlara riayet ettikten sonra dini yönden hiçbir mahzur yoktur. Hamama giren kimseye vacib olan, dikkat etmesi gerekli olan hususlar şunlardır:
1 - Avret yerini açmamak ve kimseye göstermemek.
2 - Göbekten dizkapağı altına kadar olan bu mahrem kısma, hiçbir yabancının elini değdirtmemek. Yani bu kısımları tellağa ovdurmamak. Diğer kısımları ovdurabilir. Hamamda vücudunu tellağa ovdurmanın, masaj yaptırmanın caiz olduğu şu rivayetten çıkarılmaktadır. Peygamber Efendimiz bir yolculuğunda bir yere inmiş ve yüzükoyun yatarak siyah kölelerinden bir tanesine sırtını ovdurmuştur. Kendisine ne olduğu sorulunca da "Deve düşürdü beni de, onun için ovduruyorum" demiştir.
3 - Hamamda kendi avret yerini göstermediği gibi, başkalarının avret yerlerine bakmamak da vacibdir. Yıkanırken avret yeri açılmış olan mümkünse ikaz etmeli, yoksa o tarafa hiç bakmamalıdır. Bu hususta lâtif bir kıssa anlatılır: Bir gün Ebu Hanife Hz.leri hamama gitmiş, cuma namazı için gusül almak istemişti. Ne var ki yakınında biri vardı. Peştemalını tam örtmüyor, diz kapağı altı ile göbek arası tesettürünü tam yerine getirmiyordu. Hz İmam, adamı görmemek için gözünü yumdu, bakmamaya gayret etti. Bu arada da su tasını kaybetti. El yordamıyla onu arıyordu. Tesettürsüz adam tası bulup verdi ve kendisine şöyle sordu:

"Ya İmam, sizin gözünüz ne zaman âmâ oldu?" İmam cevap verdi:
"Senin tesettürsüzlüğünü gördüğüm andan itibaren geldi bu amalık bana. Sen hayâ edip örtünsen, ümid ederim gözüm açılır. Tası tarağı da aramaktan kurtulurum." Adam hatasını anladı ve peştemalını iyice örterek avret yerlerini kapadı... İmam-ı Azam da gözü kapalı yıkanmaktan kurtuldu. İşte yukarda saydığımız üç şarta riayet edilecekse hamama gidilebilir. Yoksa hamama gitmemek, kendi evindeki hususî banyosunda temizlenmek çok daha uygundur. Tek kişilik müstakil odaları olan hamamlara gitmekte hiçbir mahzur olmadığı gibi, bil`akis umumî hamamlardan ziyade bu gibi yerler tercih edilmelidir. Çünkü bu gibi yerlerde tesettürün temini daha kolaydır. Bundan başka hamama girmenin başlıca edebleri şunlardır:
1 - Güzel niyet, yani, hamama girerken, sadece temizlenip parlamak ve güzelleşmek gibi dünyevî bir maksad değil; belki tertemiz olarak namaz kılmak, Allah huzuruna temiz çıkmak gibi uhrevî bir gayeyi taşımak.
2 - Hamama sol ayağıyla girmek.
3 - Hamama girerken, "Allahümme inni euzü bike mine`l-hubsi ve`l-habais" demek.
4 - Hamamın tenha zamanını seçmek de adabdandır. Çünkü hamamdakilerin hepsi pek dindar, anlayışlı, görgülü kimseler olmayabilir. Hayâ hissi duymadan avret yerini açabilir. Bu mahzurdan kurtulmak için en tenha zamanları seçmek ihtiyata daha uygundur.
5 -Suyu lüzumundan fazla israf etmemek.
6 - Hamamdaki sıcaklık ile Cehennem harareti arasında irtibat kurup, ders ve ibret almağa çalışmaktır. 7 -Hamama girerken selâm vermemek lâzımdır. Şayet bir veren olmuşsa, kendi cevap vermeyip başkasının cevap vermesini tercih etmek gerekir. Ancak "sıhhatler olsun" denebilir. Musafaha da yapılabilir. Fazla konuşmamak da hamamın adabındandır. Aşikâre Kuran okunmaz. Gizlice Besmele çekilebilir. Akşama yakın ve akşam ile yatsı arası hamama girmemek tavsiye edilmiştir.
14.8. İSLAMİYETTE TEMİZLİK
Yıkanmak maksadıyla yapılan yer ve bina, çok sıcak bir yer.
İslam dini maddi ve ruhi temizliğin üzerinde titizlikle durmuştur. Bunun için namazda ve diğer bazı ibadetleri yapmakta bir tür maddi ve manevi temizlenme olan abdesti emretmiştir. Ayrıca dinimiz cünüplük, hayız ve nifasın kesilmesi gibi hallerde de büyük temizlik olan guslü, yani bütün bedeni yıkamayı farz kılmıştır. Guslü gerektiren bir durum olmasa da temizlenmek için sık sık yıkanmak sünnettir. Yıkanmak, ya evde ya hamamlarda olur.
Birçok kimsenin bir anda yıkanabildiği toplu hamamlar Araplara İran ve diğer kültürlerden geçmiştir. Bunun için önceleri hamama girmeyi yasaklayan Hz. Peygamber (s.a.s) daha sonra bunun birçok faydası olduğunu öğrenince, tesettüre riayet kaydıyla, girmeye izin vermiştir. Bu konuda şöyle buyurur: "Yakında Acem (İran) toprağını fethedeceksiniz. Orada hamam denilen yapılar göreceksiniz. Erkeleriniz oraya izar (örtü)süz girmesin, kadınları da hastalık ve nifas gibi özürler dışında oralara girmekten menedin" Bir başka hadislerinde de; "Sizden kim Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsa hamama örtüsüz girmesin, hanımını hamama göndermesin, içki bulunan sofraya oturmasın" buyurmuşlardır.
Bu hadislerden de anlaşılmaktadır ki hanımların zaruri ihtiyaç olmadan hamama girmeleri yasaklanmıştır. Gerek kadınların, gerekse erkeklerin hamama girdiklerinde setr-i avret (görünmesi haram olan yerleri örtme) ye dikkat etmeleri farzdır. Günümüzde bazı kimselerin yaptıkları gibi sere serpe yıkanmak, gösterilmesi haram yerlerini açmak kesinlikle yasaktır, haramdır. Hamamda başkalarının avret yerlerine bakmak da haramdır.
"Erkeklerin ve kadınların temizlenmek için kendilerine mahsus hamamlara gitmelerinde bir beis yoktur. Umumi bir ihtiyaçtan dolayı bu tecyiz edilmiştir. Elverir ki avret mahallerini örtsünler. Erkeklerin ve kadınları kendi aralarında peştemal tutmayarak açık bir şekilde yıkanmaları haramdır. Hatta bir kimse yalnız başına bir yerde yıkanacağı zamanda bile peştemal tutmalıdır. Edebe muvafık olan da budur. Tenha bir yerde peştemali sıkmak veya temizlik yapmak için az bir zaman peştemalsiz durmak caiz olabilir"
Hamamda avret ve ayaklar hariç vücudu tellağa ovdurmak caizdir. Ayaklan ovdurmak ekmek parası için çalışan o şahsın gururunu rencide edeceği için kerih görülmüştür. Hamamda Kuran okumak, namaz kılmak caiz değildir.

Hiç yorum yok: